Uluç Gürkan: Tutuklama korkunç

Devlet sırrını ifşa ettiği için iki kez yargılanan ve sır olduğu iddia edilen bilgi aleniyet kazandığı için beraat eden Uluç Gürkan, “Dündar ve Gül’ün yaptıkları tümüyle aleniyet kapsamı içinde” dedi.

Yayınlanma: 03.12.2015 - 22:26
Abone Ol google-news

Gazetecilik yaptığı dönemde iki kez “devlet sırlarını ifşa etmek” suçlamasıyla yargılanan eski TBMM başkanvekili Uluç Gürkan, “Sır olduğu iddia edilen bilginin ‘aleniyet kesbettiği (kazandığı)’gerekçesiyle ikisinde de beraat ettim. ‘Aleniyet’ vurgusu devlet sırrı yargılamalarında artık bir Yargıtay içtihatı haline geldi. Can Dündar ve Erdem Gül’ün yaptıkları tümüyle ‘yaygın aleniyet’ kapsamı içinde” dedi. Dündar ve Gül’ün haberlerinin içeriğinin “sır niteliği olmadığını” vurguladı.

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1990’daki ABD ziyareti sırasında Başkan George Bush’la yaptığı görüşme büyük tartışmalara neden olmuş ve görüşmeye alınmayan dönemin Dışişleri Bakanı Ali Bozer istifa etmişti. Uluç Gürkan’ın “Hasan Celal Güzel’in Dışişleri memuru Hande Mumcu’dan alıp kendisine verdiği” öne sürülen bu görüşmenin “kripto”larını Güneş gazetesinde yayımlaması bir dönemin en önemli davalarından biri oldu.

Gürkan hem gazetecilik ödülleri aldı, hem de yargılandı. Hande Mumcu ve Güneş Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Alev Er hakkında da dava açıldı ve beraat kararları verildi, kararlar Yargıtay tarafından da onandı. Ancak 1991 seçimlerinde milletvekili olarak TBMM’ye giren Gürkan hakkında dokunulmazlığa sahip olduğu gerekçesiyle hüküm kurulamayacağı belirtilerek, dosya kısmen bozuldu. Uluç Gürkan, 2002 yılında gittiği Ankara DGM’de beraat etti.

Arcayürek’in haberi

Gürkan, 1970’te Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim gazetesinde çalıştığı dönemde de Genelkurmay’ın bir raporunu yayımlayıp devlet sırlarını ifşa ettiği savıyla yargılandı. İki davada da beraat eden Gürkan, “Gazetecilerin devlet sırrı ifşasıyla ilgili ilk yargılanmaları Cüneyt Arcayürek’in Johnson mektubuyla başladı. Aralarında benim de olduğum onlarca gazeteci daha sonra yargılandı. Arcayürek beraat etti, anımsadığım kadarıyla bu yargılamalarda gazetecilerin hiçbiri tutuklanmadı” dedi. Gürkan, “kripto” davası günlerini şöyle anlattı:

Bakanlar engelledi

“Kanıtlayamam ama Özal önce, ‘İyi oldu, Türkiye’yi satmadığım anlaşılsın falan’ demiş. Ama sonra ‘ikili görüşmenin yayımlanması itibarınıza zarar verir, kim sizi ciddiye alır’ denilince çıldırmış. Tümüyle Özal’ın baskısıyla dava süreci başladı. DGM’de tutuklama kararı verildi. Ancak 5 milyon lira kefaletle serbest bırakılmama hükmedildi. Türk mevzuatında kefalet olmasına rağmen genellikle uygulanmıyordu. Ülkü Coşkun diye bir savcı vardı. ‘DGM’de kefalet olur mu’ diye bas bas bağırdı. Ancak o dönemin iki bakanı Bülent Akarcalı ve Vehbi Dinçerler bir gazetecinin tutuklanmasının Türkiye’nin itibarını çok sarsacağı yönünde kulis faaliyetine girdiler. Dava seyrederken, Özal ‘iyi oldu yayımlanması’ anlamında bir laf etti. Daha sonra da mahkeme oybirliğiyle bu bilgiler ‘aleniyet kesbetmiştir’ diye beraatimize karar verdi.”

Tutuklamalar korkunç

Uluç Gürkan, Dündar ve Gül’ün tutuklanmalarını “korkunç” olarak nitelendiriyor ve “Yaptıkları tümüyle ‘yaygın aleniyet’ kapsamı içinde” diyor. Gürkan, “Öncesinde yapılmış yayınlar var. Sadece Cumhuriyet gazetesi değil, değişik yayın organlarında çıktı. Kaldı ki, MİT TIR’larıyla silah taşıma olayı Meclis kürsüsünde dahi ifade edilmiş.

‘Biz gazetecilik görevi yaptık, AİHM de kamu yararı varsa tamam, der’ argümanı tamam. Ama temel argüman olayın aleniyet kesbettiği olmalı. Ayrıca, tutuklama koşullarıyla ilgili Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda değişiklik yapılırken parlamentodaydık. O gün yasa koyucunun iradesi, tutukluluğun istisna haline getirilmesi yönündeydi. Yargının kendi kendine bu iradeyi yok sayması görev anlayışıyla bağdaşmaz” dedi.

Sır değil, 1.5 yıldır yazılıyor: Suçsa beraber işledik

21 Ocak 2014 tarihinde Aydınlık gazetesinin manşetinde “İşte TIR’daki cephane” başlığıyla ilk haber yayımlandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, 21 Temmuz 2014 tarihinde TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Adana’da durdurulan 3 TIR’a ilişkin tutanakları açıkladı. Bu açıklamalar 22 Temmuz günü Cumhuriyet’in manşetinde “İlaç değil roketmiş” başlığıyla yayımlandı. 22-23 Temmuz 2014 tarihinde gazetemizde “El Kaide roketlerine Erdoğan kalkanı. Adana’daki silah yüklü TIR’ları durduran savcıya ‘bırakın’ talimatı Başbakan’dan gitmiş” ve “Silah sevkIyatı ‘devlet işi’ haberleri yayımlandı. Can Dündar imzalı “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı manşet haberi 29 Mayıs 2015 tarihinde, Erdem Gül’ün “Kirli operasyon- Devlet işi yaptık” başlıklı haberi ise 11 Haziran 2015 tarihinde yayımlandı. Bu haberlerin içeriği bir yılı aşkın süredir hem çeşitli basın organları ve internet sitelerinde yayımlanmış, hem de TBMM’de dile getirilmişti

Bülent Tezcan yazılanların “sır olmadığını” vurgularken şu değerlendirmeleri yaptı: “21 Ocak tarihli Aydınlık gazetesinde fotoğraflar yayıMlanmıştı. Ondan sonra müteakip defalar gazetelerde, sosyal medyada bu haberler yapıldı. Genelkurmay Askeri Savcılığının soruşturma dosyası vardı, onun gizliliği yoktu, orada bu belgeler vardı. 21 Temmuz 2014’te TBMM’de ben bu TIR’larla silah taşındığını açıkladım. Bundan sonra, 11 tane gazete yazdı. Bunlar sır değil. Casusluk suçundan bahsetmek için casusluk kastı olması gerekir. Bunları yayınlayanlar, anlatanlar habercilik, siyasi denetim kastıyla yaptı. Türkiye’de bir devlet kurumu, MİT suç işlendiği intibasını uyandıracak bir tutum içinde görünür gerçeklik bu, haber olması için bu yeterlidir. Siyaseten görevimiz de bunu takip etmektir. Ama bu suçun ortaya çıkmasını istemek her siyasetçinin, hukukçunun, gazetecinin görevİdir. Bu suçsa hep beraber işledik.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler