Ruh

Ruh

Yayınlanma: 18.06.2015 - 21:33
Abone Ol google-news

Nefs, Şeytan’ı temsil eder ve onun tarafından kontrol edilir. Şeytan, insanın içine girmek istediği zaman nefse kapıyı açmasını söyler ve girer.

Nefsle Şeytan’ın bu bağına karşı insan, “ruh” yoluyla Allah’la bağ kurar. Nefsin Şeytan’ı temsil etmesi gibi ruh da insanda Allah’ı temsil eder.

Böylece insana dair algılama İslâm’da nefs-ruh ikiliği temelinde biçimlenir. Bu “düalizm”, insanın en temel gerçeği sayılır. İki farklı, karşıt, alternatif ve biri olumlu (iyi), diğeri olumsuz (kötü) kişiliğe temel oluşturan gerçektir bu…

Bu ikilik, “akıl” ve “kalp” ikiliği ile de takviye edilir. Akıl çok önemli, ama riskli bir kategoridir; çünkü Şeytan, aklı nefs aracılığı ile kontrol edebilir. Oysaki kalpte Allah’ın nuru yatar! Kalp, ruhun mekânı ve Allah’ın insandaki meskenidir.

Nefs-ruh ikiliğinin türevleri, birbirine karşıt bir dizi karakteristikle çoğalır. “Gurur”, nefsin alanında iken “tevazû” ruhu besleyen erdemdir. Böyle devam eder: Sabır- sabırsızlık, kızgınlık-yumuşaklık, kıskançlık-saygı, bencillik-diğerkâmlık, vb.

İnsan varlığının bu şekilde iki karşıt gücün birlikteliği temelinde açıklanması İslâm’a özgü olmayıp diğer inanç sistemlerinde ve dahi düşünce ekollerinde de karşımıza çıkar. Sosyolog Durkheim, ahlâkı ele alırken insanın “Homo duplex” olduğu sonucuna varır. Yani insan birbiriyle çatışma içindeki iki ayrı varlığın, beden ile ruhun bileşimidir. Ruh, kutsal bir özdür ve öyle olmayan beden içerisinde yer alır. Burada bedenin İslâm’daki nefse karşılık geldiği aşikârdır.

Bu çerçevede ölüm de kaçınılacak değil arzu edilecek bir durumdur; çünkü o, ruhun bedenden ayrılmasıdır. Böylece ruh, nefsin baskısından ilelebet kurtulmuş olur.

Ruh, İslâm’da nirengi noktası olduğu kadar insanlık tarihine bakıldığında da dinin kökeninde yer aldığı kuvvetle iddia edilen bir kavramlaştırmadır. Antropolojinin kurucu babalarından Edward Tylor, dinin ilk biçimi olduğunu öne sürdüğü “animizm”i, ruhsal varlıklara inanç olarak tanımlar. Tylor, pek çok kabile toplumunda karşımıza çıkan animist inancın temelinde insanların rüya ve sanrı (“trans”) deneyimleri olduğunu belirtir. Uykuda bedeni hareketsiz olsa da kendisini bir yerlerde bir şeyler yaparken gören insanlar, kendilerinde bedenlerinden bağımsız hareket eden bir “öz” olduğu inancına varmışlardır. Bu “öz”, ölümle tamamen serbestleşip varlığını ebediyen sürdürür ve yaşayanların hayatına olumlu-olumsuz etki eder. “Anima”, yani ruhtur bu.

Animizmden “atalar tapımı”na, Şamanizm, totemizm, paganizm, çoktanrıcılığa kadar “ruh-merkezli” inanç sistemleri insan dünyasında dünden bugüne ve farklı coğrafyalarda karşımıza çıkar. Bu itibarla Tylor’un şu sözü çok anlamlı ve üzerinde düşünülmeye değerdir:

“Tektanrıcılık, günümüz insanının animizmidir.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler