‘Atatürkçülük ışıklı bir yol’

Gazeteci - yazar Uğur Mumcu, Cumhuriyet Devrimi’nin düşünsel kaynaklarına sımsıkı bağlıdır

Yayınlanma: 24.01.2019 - 22:21
Abone Ol google-news

Papirüs dergisinin Nisan 1980 tarihli sayısında Cumhuriyet aydını ile yönetici sınıfın tarihsel yolculuğunu şöylece özetler Cemal Süreya: “Cumhuriyet’in 1950’ye kadar geçirdiği dönemde ortalama aydının özlemleri iktidarınkiyle özdeşti, 1950’den sonra iktidarların onu hiçlemeye, horlamaya başladığı görülüyor; 1960’lar, aydının eski ölçüleri, eski uzlaşmayı gözden kaçırmadan kendini belirtmek istediği yıllardır; 1968’lerden günümüze dek akıp gelen ekonomik, siyasal olaylar içinde ise ipler bütün bütüne kopmuştur. Aydın, yükselmeye başlayan işçi sınıfının yanında ve iktidarın karşısında yer almaya başlamıştır. Hiç değilse, genel doğrultu bu yönde olmuştur.”

Önemli ve bugün gözden kaçırılan bir kırılmadır bu.

Cumhuriyet Devriminin özü, geri bırakılmış ve esaret altına alınmış bir toplumun, önce bağımsızlığına sahip çıkıp, ardından bir aydınlanma kavgasına girişmesinin tarihidir. Kemalizm, Türk halkının bağımsızlık ve aydınlanmayı bugün ve yarın bir değişmez ilke kabul edişidir.

Cemal Süreya’nın dediği gibi, sonraki yıllarda yönetici sınıflar devrimin özüne ihanet ederken, Cumhuriyet aydını tarihsel koşulların getirdiği yenilikler ışığında ve devrimin özünden şaşmaksızın halkının yanında konumlanmıştır. Sınıf mücadelesinin baskın olmadığı bir dönemden, toplumsal sınıfların menfaatlarının çatışmaya başladığı bir döneme geçilirken, Cumhuriyet aydını, Mustafa Kemal’den aldığı mirasla emekçi sınıfların mücadelesine omuz vermiştir.

Uğur Mumcu, bu aydınlar içinde belki de en etkilisi, giriştiği kavganın ve tarihsel rolünün hakkını en çok verendir. Bunda, ideolojik tutarlılığı ve hiç şaşmayan ilerici ve halkçı bakışı etkilidir şüphesiz.

Mumcu, Cumhuriyet Devriminin düşünsel kaynaklarına sımsıkı bağlıdır. Atatürkçülük tanımını şöylece yapar:

“Atatürkçülük, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tam bağımsızlık ilke ve inancından kaynaklanan ulusçu ve devrimci ideolojisi demektir. Atatürkçülük, emperyalizm ve kapitalizmin boyunduruğundaki bir yoksul İslam ülkesinin, çağdaş uygarlık düzeyine laik bir düzen ile nasıl ulaşacağını gösteren ışıklı bir yoldur. Kısaca, Atatürkçülük, akılcılık ve çağdaşlık demektir.” (1)

Alternatif değil

Akılcılık ve çağdaşlık demek olan Atatürkçülüğün, kapitalizm ya da sosyalizme alternatif bir kuram olmadığının, halktan yana düşüncelerin bu topraklardaki değişmez kaynağı olduğunun altını çizer Mumcu: “Kemalizm, Marksizm gibi bir kuram değildi; 1920’li yılların, kapitalist-emperyalizme karşı toplum olarak başkaldırışı ve Anadolu halkının aydınlanma çağını simgeleyen bir kavramdır” (2) der.

Kemalizm, büyük çoğunluğu köylü olan bir toplumun bağımsızlık ve aydınlanma mücadelesinin adıdır.

Sınıflı toplumda kavga kapitalizm ve sosyalizm arasındaysa, Kemalizmin halkçılık anlayışı yeniden değerlendirilmelidir Mumcu, 15 Kasım 1970’te kaleme aldığı “Halkçılık İlkesi” başlıklı yazısında şöyle der:

“Atatürk’ün halkçılık anlayışını, Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal koşullar ile karşılaştırmak gerekir. Bugün ilk bakışta görülen gerçek, işçi ve köylü sınıflarının bilinçlenip, kendi sınıfsal çıkarları için savaşa girmiş olmalarıdır. Kemalizmin amaçları, bu gerçeğe göre yeniden değerlendirilmelidir.” (3)

Kemalist Halkçılık ilkesini, “imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle” düşünden, emekçi halkın sınıfsal mücadelesinde taraf olma gerçekliğine taşır Uğur Mumcu kendi siyasal tavrında. Ve devrimci düşüncelerini yaymak için başladığını söylediği gazeteciliği, hep bu düşünce izinde ilerler sonraki yıllarda.

26 Mart 1985’te, “Adını Koyalım” başlıklı yazısında şöyle der: “Türkiye’nin bugünkü ve yarınki gündeminde emekçi sınıf ve tabakaların siyasal haklarını savunanlar ve savunacak olanlar, sosyal demokrat ya da demokratik sol gibi birbirlerini çağrıştıran kavramlar yerine, ulusal kurtuluş devrimciliğinden kaynaklanan, Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini ödün verilmez bir inanç sayan ve adına sosyalist diyebileceğimiz siyasal görüşü benimsediklerini açıklamalıdırlar. (...)

Bunca gelişmeden sonra, bunca deneyden, bunca acıdan sonra emekten ve emekçiden yana olan ilerici Türk aydını, halkın önüne çıkıp yiğitçe, ben, işte şu şu şu anlamda sosyalistim, demiyorsa, yazıklar olsun...”

İşe kendinden başlar. “Pazarlık” başlıklı yazısında kendi düşünsel çizgisini en gür sesle ortaya koyar: “Emeği ile yaşayanların devlet yönetiminde söz sahibi olacakları bir düzeni savunuyorum. Kurtuluş Savaşı’mızın antiemperyalist bilincinden kaynaklanan Kemalist Devrimi ve emekçi halkımızın nasırlı elleriyle kuracağı bağımsız Türk sosyalizmini savunuyorum, var mı bir diyeceğiniz?”

Ne yapılmalı?

Mumcu’ya göre, “Türkiye durdukça Atatürk ve çağdaş düşünce yaşayacak, sömürü sürdükçe de sol düşünce hiç gündemden düşmeyecektir!”

O halde?

Yapılması gereken nedir, yine Uğur Mumcu söyler:

“Bu dilenci ekonomisine, bu uyduluğa, bu yeni Sevr antlaşmalarına karşı çıkmak için ‘Kuvayımilliye ruhu’ ile yeniden örgütlenmek, emperyalizme karşı bağımsızlık kavgası demek olan Kemalist Devrim meşalesini yükseltmek ve ulusal bağımsızlık bilincinden kaynaklanacak sosyalist düşünceleri, bu potada birleştirmek, yakın gündemin en güncel sorunu olmalıdır.” (4)

İdeolojik anlamdaki konumlanma göz önüne alındığında, sınıfsallık ve ulusallık iç içedir Mumcu’ya göre. Tarih ilerler, toplumsal yapı şekil değiştirir. Atatürk’ün halkçılık ilkesi, emekçi sınıfların mücadelesine omuz vermeyi ödevler Kurtuluş Savaşı gerçekliğini yüreğinde duyumsamış Cumhuriyet aydınına.

Kemalizmi, bir bağımsızlık ve aydınlanma mücadelesi olarak kişiliğinin kaynağına yerleştiren Uğur Mumcu, bu özden güç alan bir sosyalizme inanmış; emek ve aydınlanma savaşını aynı kalemin ucunda vermiştir.

YARIN: Mumcu’nun Yöntemi

1. Gençlik, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 19 Mayıs 1987

2. Çelişki, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 28 Eylül 1992

3. Uyan Gazi Kemal, Uğur Mumcu, um:ag Vakfı Yayınları, sy: 41

4. Batı Acısı, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 1 Nisan 1980


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler