Meryem nefes almalı

Meryem henüz 2 yaşında. Annesini, 2 ablasını ve 3 ağabeyini Şengal’de toprağa vermiş. Babasının kucağında Yunanistan’a doğru gitmek üzere bota bindiriliyor.

Yayınlanma: 23.11.2015 - 19:26
Abone Ol google-news

Çeşme’deki mülteci gettosunda tanıştığımız ailelerin küçük fertlerinin gözünden içinde bulundukları durumu anlatmaya çalıştık. Tıpkı üzerindeki “Why me?” (neden ben?) yazılı tişörtle dünyaya çağrı yapan küçük Emir, paraları kaybolan Mirzey ailesinin 5 yaşındaki ferdi Muhammed’in “Neden ben?” sorusunun yanıtını arayan bakışı gibi. Ve pembe montunun üzerindeki turuncu can yeleği ile Meryem... Onun da umutları işte bu sıkıştığı botta saklı.

Annesiz, ablasız...

Şengalli Meryem henüz 2 yaşında. Kendisini mülteci gettosunda hiç görmedik. Çünkü o gideceği günün sabah saatlerinde İzmir Basmane’den Çeşme’ye doğru yola çıkmış. Meryem’in annesi, ablaları, ağabeyleri yanında yok. Çünkü onlar Şengal’de toprağa verilmiş. Siyah bereli babasının kucağında binecekleri botun şişmesini beklerken tanıyoruz Meryem’i. O henüz neler yaşadığının farkında değil, babasının kucağında korunmaya çalışılıyor. Ve bot şişiyor, denize atılıyor. Botta yer kapmalı. Hem de en ferahından çünkü küçük Meryem astım hastası bir çocuk. Meryem’in babası verdiği mücadele sonucu 60 kişinin sığıştırıldığı bu botta Meryem’i havaya kaldırıp, rahat nefes almasını sağlayarak Yunanistan’a doğru umut yolculuğuna çıkıyor. İstiyor ki Meryem sadece o botta geçen 45 dakikada değil hayat boyunca nefes alsın...

Benzer korkular...

Meryem’i uğurladıktan sonra yeni bir botun yolcularını karşılıyoruz. Mülteci gettosunda bir önceki gün konuştuğumuz 6 çocuklu Şengalli Davud ve 3 çocuklu Mahnoz aileleri de can yeleklerini giyip, gitmeye hazırlanıyor. Bu bota Meryem gibi astım hastası olan Rukiye de binmeye çalışıyor. Bir önceki gün Rukiye’nin hikâyesini dinleyememiştik. Çünkü o ateşin yaydığı yoğun duman sebebiyle bizimle iletişim kurmakta zorlandı. Benzer korkuların sahibi olduğunu düşündüğümüz o gözlere sahip kadın ne yazık ki sorunlarını dile getirememişti. Bugün ise yine konuşamıyor ancak gülümsüyor...

Bu gidişte uğurladığımız botlardan biri de gazeteci Ali’nin umut botu oluyor. Ali, Şengal doğumlu bir gazeteci. Haber yapmak üzere Irak’a gidiyor. Gözaltına alınıyor, işkenceye maruz kalıp, serbest bırakılıyor. Bu sırada annesi ve 2 kız kardeşi öldürülüyor. Babası ile Türkiye’ye geliyorlar. Buradaki zorlu yaşam onları Avrupa hevesine sokuyor. Günlerinin gelmesi için Çeşme’deki bu sitede bekliyor Ali ve babası ardından da Yunanistan’a doğru yolculuğa çıkıyor. Ali içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor: “İnşaatta düşük ücret karşılığı beton atmak dışında alternatifim yok. Avrupa benim için umut.”

‘Bize kapı açın’

Bilgisayar mühendisi, 3 dil bilen Orhan da bu botla gidecek. Onu mülteci gettosunun girişindeki Sivas kangalı ve 7 köpekli bariyeri aştıktan sonra arabamızın önünü 3 arkadaşıyla birlikte kestiğinde tanımıştık. İlk bize zarar vereceklerini düşünüp, korkmuştuk. Ancak sonrasında onların isyanlarını paylaşmak istediklerini Orhan’ın şu cümleleriyle anlamıştık: “Türkiye’deki acıyan bakışlardan sıkıldım. Dilenci değiliz. Bizim yardıma ihtiyacımız var. Ama bu yardım eski kıyafet, gıda ya da para değil yaşam kurmamız için açılan bir kapı...”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon