Yenilenebilir’de potansiyel çok değerlendiren yok

Küresel ısınma sonucu doğada dengeler altüst olurken artık daha çevre dostu ve ucuz yakıtlar gözde. Bu da hem dünyada hem Türkiye’de yenilenebilir enerjiye olan talebi artırsa da, tüketimdeki payı çok düşük.

Yayınlanma: 09.02.2017 - 19:25
Abone Ol google-news

Dünya genelinde enerjinin yüzde 87’sinin fosil yakıtlardan sağlanması ekosistemi bozarak iklim değişikliklerine yol açıyor. Buna karşılık ‘alternatif enerji’ olarak görülen yenilenebilir enerjinin payı ise sadece yüzde 9. Türkiye açısından da durum farklı değil; birincil enerji talebinin yaklaşık yüzde 35’i doğalgaz, yüzde 28,5’i kömür, yüzde 27’si petrol, yüzde 7’si hidro ve yüzde 2,5’i diğer yenilenebilir kaynaklardan karşılanıyor.

Güneş bol ve sınırsız

Türkiye, enerji kaynaklarını çeşitlendirmenin yollarını ararken, en büyük potansiyel alanlardan biri güneş enerjisi olarak görülüyor. Dünya enerji üretim kapasitesinin en az 4’te 1’inin güneşe döneceğini tahmin eden enerji sektörü temsilcileri, önümüzdeki 20 yıl içinde dünyanın enerji üretiminin yüzde 50’sinin güneşten karşılanabileceğini söyledi. Güneşi temiz ve masrafsız bir enerji kaynağı olarak belirten sektör temsilcileri, güneşin en önemli özelliğini ise bol ve sınırsız olarak anlatıyor. Kullanımı giderek artan güneş enerjisinden önceleri ısı enerjisi olarak kullanılırken; son yıllarda gelişen teknoloji ile beraber elektrik enerjisi olarak yararlanılıyor. Güneş enerjisiyle çalışan güneş ocağını da değerlendiren temsilciler, yemek pişirme amaçlı kullanılan güneş ocaklarını ‘son derece kullanışlı araçlar’ olarak niteledi. Güneş enerjisinden sıcak su da elde edildiğini ifade eden temsilciler, Avustralya, Japonya, İsrail ve ABD’nin güneş enerjisinden yararlanan ülkelerin başında geldiğini aktardı.

‘Pay yüzde bir bile değil’

Türkiye’nin güneş kuşağında bulunmasına rağmen güneş enerjisi payının yüzde bir bile olmadığı belirtiliyor. Yaklaşık 944 santralın üretimi 750 megavat’ı (MW) bulurken, Türkiye’ye göre daha az güneş ışığı alan Almanya’nın üretimi ise neredeyse 45 kat daha fazla. Türkiye’nin günlük ortalama 7.5 saat güneş alan bir ülke olmasına rağmen güneş bile görmeyen ülkelerden geri kalmasının ardındaki nedenler ise bürokrasi, yüksek yatırım maliyetleri ve finansman olarak belirtiliyor.

Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu Türkiye Bölümü (GÜNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kemal Gani Bayraktar, Türkiye’nin güneşten elektrik enerjisi üretim potansiyelinin en az 500 bin megavat olduğunu belirterek, “Bu, ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları içinde erişilebilir en yüksek potansiyel kaynak. Toplam 790 km2’lik bir alana yayılacak güneş modülleriyle Türkiye’nin şu andaki elektrik ihtiyacının tamamını karşılamak mümkün” dedi.

Karbon salımını düşürüyor

Dünyada karbon yoğunluğu en düşük ülkeler arasında İsviçre, Norveç, İsveç, Fransa gibi Avrupa ülkelerinin yer aldığını kaydeden Kumbaroğlu, “Karbon yoğunluğunun, yani ekonomide mal ve hizmet üretimi başına ortaya çıkan karbon salımlarının düşük olması büyük ölçüde yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygın olmasından kaynaklanıyor. Büyük ölçüde diyorum çünkü bir de nükleer enerji var. İsviçre, İsveç, Fransa gibi ülkelerde nükleer enerji yenilenebilir enerjinin yanında önemli bir paya sahipken Norveç’de hiç yok. Elektrik üretiminin neredeyse tamamı hidroelektrik kaynaklardan geliyor” dedi.

Panel pazarı yok

Kumbaroğlu’na göre, Türkiye’de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir yenilenebilir enerji pazarından söz etmek mümkün değil. Kumbaroğlu, bu tezine kanıt olarak da şu ifadeleri kullanıyor: “Örneğin IKEA dünya genelinde birçok mağazasında güneş panelleri satıyor ama Türkiye’de yok. Niye yok, çünkü pazarı yok. Pazarı niye yok? Çünkü o paneli alıp çatıya koyabilmek için birçok sorunu aşmak gerekiyor. Küçük çaplı elektrik üretimi için lisans lazım değil ama nerdeyse çatınıza yeni bir kat çıkacakmış gibi bir izinler silsilesi gerekliliği ortaya çıkıyor.”

Konutta bürokrasi çok

Konutların çatı uygulamaları ile güneşten kendi elektriğini üretip satabildiği ifade ediliyor. Ancak Türkiye’de Batı ülkelerine kıyasla oldukça uzun bir bürokrasi süreci olduğunu dile getiren GÜNDER Genel Sekreteri Faruk Telemcioğlu, bürokrasiye takılan süreci şöyle aktardı: “Başvuru için istenen belgeleri verip, belirlenen süre içerisinde size çağrı mektubunun verilmesini beklemelisiniz. Aldığınız çağrı mektubu ile belirlenen süre içerisinde hem elektrik hem de statik projeleri çizdirip bu projeleri yetkili kılınan kurumlara onaylatıyorsunuz. Daha sonra bu belgeler ile abone olduğunuz elektrik dağıtım firmasına başvuruyorsunuz. Anlaşma imzalandıktan sonra 2 yıl içinde kurulumun tamamlanması gerekiyor. Ayrıca çatıya kurulum yaptırınca öncelikle belediyeden imar değişikliği ve onayı alınıyor. Üretim fazlasını satmak isteyenler ayrıca Maliye Bakanlığı’na bireysel olarak vergi mükellefi olup fatura defteri bastırıyor. Yatırım maliyetine gelince ortalama bir rakam vermek gerekiyorsa 4 bin dolar ile 5 bin dolar diyebiliriz. Bu tür yatırımların önünün açılması için sadece bürokrasiyi azaltmak yetmez. Bu tür küçük yatırımlara finansal destekler de verilmesi şart. Birçok ülkede uygulanan finansal sistemleri örnek alırsak maliyetin bir kısmı konut sahiplerine hibe olarak verilebilir. Kimi ülkelerde yüzde 50’ye varan oranlarda hibeler veriliyor.”

Birçok yol var

Yenilenebilir enerji kaynakları konusunda hem dünya genelinde hem de Türkiye özelindeki potansiyeli değerlendirerek görüşlerini gazetemizle paylaşan Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) ve Enerji Derneği Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, bu kaynakların kullanımında Türkiye’nin önünün açık olduğunu ve daha alınacak çok yolun olduğunu aktardı.

Kumbaroğlu şöyle devam etti: “Yurtdışı ile karşılaştırmalı bakıldığında klasik haline gelen Almanya örneği var. Güneşte potansiyeli en yüksek bölgeleri olan Bayern eyaleti bizim en düşük potansiyelli Karadeniz bölgesin- den ısınım şiddeti ve süresi bakımından daha kötü durumda. Buna karşılık Almanya’da güneş enerjisi kurulu gücü yaklaşık 40 bin MW iken, Türkiye’de bu rakam yaklaşık 800 MW. Avrupa genelinde ve farklı yenilenebilir enerji teknolojileri için böyle bir durum söz konusu. Onlar da potansiyel bize kıyasla düşük ama teknoloji yaygın.”

Yenilikçi proje gerekli

Türkiye’de dikkat çekecek derecede önemli bulduğu bir RES veya GES projesinin olmadığını dile getiren Kumbaroğlu, “Bilgim dahilinde standart uygulamaların dışında yenilikçi proje yok. RES ile ilgili Almanya’nın son projesi dikkatimi çekti. Kuzey Denizi’nde offshore RES kurup üretecekleri enerjiyi özel iletim hatlarıyla yeraltından güneydeki tüketiciye ulaştıracaklar. Buna Stromautobahn, yani elektrik otoyolu diyorlar” dedi.

Yazı dizisinin birinci bölümü: Plansız enerji faturayı arttıracak

Yazı dizisinin ikinci bölümü:

Kömür için dışarıya 4 milyar dolar veriyoruz


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon