‘Uyuşturucudan arınan kişiyi yalnız bırakmayın'

“Öncelikle ailelerin bağımlılığın hastalık olduğunu kabullenip tedavi sonrasında alınması gereken önlemlere odaklanmaları gerekiyor”

Yayınlanma: 18.02.2018 - 22:39
Abone Ol google-news

Aileler uyuşturucu maddeleri ne kadar tanıyor? Uyuşturucu maddelerin kullanıcılarda yarattığı etkiler neler? Ülkemizde hangi madde daha çok kullanılıyor? Birbiri ardına sorular... Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, Türkiye’de uyuşturucu kullanımı 2011’den bu yana tam 17 kat arttı. Ve uyuşturucu kullanımının yaşı 13’lere kadar düştü. BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) raporuna göre, dünya genelinde 250 milyona ulaşan uyuşturucu kullanıcısı sayısı, Türkiye’de de son 3 yılda yüzde 20 artarak 1.5 milyona dayandı. Türkiye’de uyuşturucuyla mücadele denilince akla gelen ilk hastanelerden biri olan Balıklı Rum Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma Tedavi ve Eğitim Merkezi’ne her ay yaklaşık 120 kişi bağımlılıktan kurtulmak için yatıyor. Madde bağımlısı sayısı her geçen gün artarken, uyuşturucu madde satışı da artmaya devam ediyor. 2018’in ilk ayında düzenlenen operasyonlarda 10 ton 763 kilogram esrar, 2 ton 38 kilogram eroin ve 192 bin 208 uyuşturucu hap ele geçirildi. Bu veriler Ocak 2017 ve Ocak 2016 yıllarının çok daha üstünde. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın 2017 yılında elde ettiği verilere göre ise madde bağımlılığı için harcanan kamu harcamaları 2016 yılına göre yüzde 11’lik artış gösterdi. Rakamlar hiç de iç açıcı değil. Peki, uzmanlar bu rakamları, verileri nasıl yorumluyor? Hem verileri hem de olayın vahim boyutlarını Balıklı Rum Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma Tedavi ve Eğitim Merkezi’ndeki görevli Psikolog Özge Şahin ile masaya yatırdık....

‘Bağımlılık bir hastalık'

Şahin, ailelerin yakınlarının kullandığı maddeler ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığına dikkat çekiyor ilk başta. “Aileler bağımlılığın kişinin sadece kendi iradesine kaldığını düşünüyorlar ‘istese bırakır, ama hâlâ akıllanmadı vs’ gibi etiketlemelerde bulunuyorlar” tespitini yapan Şahin, “Öncelikle ailelerin bağımlılığın bir hastalık olduğunu kabullenip tedavi sonrasında alınması gereken önlemlere odaklanmaları gerekir” diyor. Şahin, ailelerin, tedavi tamamladıktan sonra artık bağımlılığın ortadan kalktığını düşündüklerini ama aslında kafada bitirmeleri için tedavi sonrası sürecin çok önemli olduğuna vurgu yapıyor. Madde bağımlısı kişinin bulunduğu ortamı değiştirmesi, düzenli ilaç kullanımı gibi yapılması gereken önemli adımlar olduğunu hatırlatan Şahin şöyle devam ediyor: “Bağımlılığı hastalara ve ailelere şeker hastalığı örneği ile açıklamaya çalışıyorum. Örneğin şeker hastası bir kişi 1 yıl şekerden uzak durup ilaçları düzenli kullanırsa şekeri çıkmaz ve sağlıklı bir şekilde hayatına devam edebilir ama şekerim 1 yıl çıkmadı artık kurtuldum diyip ilaçları bırakıp bir tepsi baklava yerse 1 yıl aradan sonra tekrar şekeri çıkar. Bağımlılıkta böyle. Kişi temizlenir 1 yıl maddeden uzak kalır ama bir yılın sonunda tek bir deneme yapayım ne de olsa kurtuldum derse tekrar bağımlılık nükseder; çünkü kişide bağımlılık altyapısı oluşmuştur. Madde bağımlılığı tedavisi görmek taburculuk sonrası bulunduğu ortamı şehri değiştirmek ve en önemlisi madde kullanılan kişi ve çevreyle bir araya gelmemek bağımlılığın tekrar başlamaması için dikkat edilcek önemli unsurlar...”

Yeni bir bela UYARISI

Şahin, ABD’de 2008-2013 yılları arasında oynayan ve tüm dünyada büyük bir hayran kitlesine kavuşan Breaking Bad dizisinin odak noktası olan uyuşturucu maddesi ‘meth’in Türkiye’de gençlerin yeni belası olduğuna dikkat çekiyor. Meth’in İran’dan getirildiğini ve IŞİD’li teröristlerin eylemler öncesi kullandığını aktaran Şahin, herkesi şu cümlelerle uyarıyor: “Bu tehlikeli madde Türkiye’de ilk kez 2009’da ele geçirildi. Meth özelliği olan sentetik bir maddedir. Birçok uyarıcı gibi, 6-24 saat süren güçlü bir öfori; dolayısıyla bağımlılık yapma yeteneğine sahip. Meth; içilir, burundan çekilir, oral olarak alınıp, enjekte edilebilir. İlk olarak 2. Dünya Savaşı sırasında askerlerin uyanık kalması için kullanılmış, savaştan sonra üniversite öğrencileri, sporcular, kamyon şoförleri için reçetesiz bir uyarıcı olarak kullanılmıştır...”

‘Küçük şişelere’ dikkat!

GHB’nin elektrik panellerini temizlemeye yarayan bir kimyevi uyuşturucu maddeden sentez edilerek elde edildiğini söyleyen Şahin, GHB’nin sıvı, toz, tablet ve kapsül halinde olabileceğini vurguladı. GHB’nin genellikle küçük şişecikler içinde satıldığını aktaran Şahin, “Çoğunlukla ecstasy ve alkol ile birlikte kullanıldığı bilinmektedir. Kokusu ve tadı yoktur. Etkisi 1 ve 3 saat arasında sürer. Kokusu ve tadı olmadığından, içki veya içilen herhangi bir şey içine kolayca karıştırılmaktadır” dedi. Şahin, “GHB’nin sarhoşluk hissi verdiği bilinmektedir. Tecavüz edenlerin kişiyi etkisiz hale getirmek için GHB verdikleri de bilinmektedir. GHB alındıktan 10-20 dakika sonra etkisini göstermeye başlar. GHB’nin yan etkileri oldukça fazladır. Koma, nefes alma zorluğu, beyinde kalıcı hasarlar, ölüm bu etkiler arasındadır. Kullananlarda bellek sorunu, bilinç kaybı sık görülmektedir” ifadelerini kullandı.

Flakka bir senaryo hâlâ en kolay ulaşılan bonzai

Şahin, ülkemizde en yaygın, ulaşılabilirliği en kolay ve ucuz maddenin halen bonzai olduğunu söylüyor. Bonzainin Türkiye’ye ilk olarak 2010 yılında küçük miktarlarla girmeye başladığını aktaran Şahin, “Bonzai 2011 yılında yasa kapsamına alınsa da ürkütücü bir şekilde yaygınlaşmış durumda. Yurtdışında ise internet üzerinden 2004 yılında satışları başlamıştı. Diğer maddelerin artan fiyatlarına oranla bonzai daha çok, daha ucuz ve ülkemizde ulaşılabilirliği en kolay madde olmasından dolayı gençler arasında kullanımı oldukça arttı” diyor. Bonzainin sıvı ve toz halinin mevcut olduğunu belirten Şahin, bonzai kullanan kişilerde merkezi sinir sisteminde sersemlik, baş dönmesi, huzursuzluk, irkilmeler, konfüzyon (kafa karışıklığı), psikoz, anksiyete, ajitasyon (sinirli, saldırganlık hali) ile seyreden ağır bir tablonun ortaya çıktığını aktardı. Şahin, son dönemlerde gençleri zombiye çevirdiği iddia edilen Flakka isimli uyuşturucu maddenin Türkiye’de kullanılmaya başlandığına dair iddialarla ilgili olarak ise şu acı tespiti yapıyor: “Flakka ile ilgili kesinliği olmayan birçok senaryo yazılıyor. Bizim hastanemize Flakka kullanan henüz hiç kimse gelmedi.”

Ailelerin yapması gerekenler

Şahin ailelerin yapması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:

-Birinci adım kişiyi tedaviye ikna etmek ikinci adım tedavi sonrası temiz kalmayı amaçlamak için belirli adımlar atmak; şehir değişikliği, bulunduğu ortamdan koparma gibi.

-Belli bir süre tedavi sonrasında kişiyi yalnız bırakmamak en büyük adım.

-Madde isteği geldiği zaman kişinin kendi kendini kandırıp son bir defa içeyim dememesi için aile bireylerinin kişiyi sürekli göz hapsine alması gerek. Kişi tek başına kaldığı sürece, temiz olsa dahi kendi kendini kandırıp bir kere içsem bir şey olmaz zaten kurtuldum, artık son bir veda diye kendini kandırıp tek bir kullanımla bağımlılığa tekrar dönüş yapabilir çünkü bir bağımlılık alt yapısı oluştuğu için tek bir kullanımda dahi devamının geleceğini bilmeli aile.

-Maddeyi bırakan bir kişi asla tedavi sonrası sosyal içici boyutunda alkol kullanmaya hazır değildir. Aile bilmelidir ki alkol her zaman bırakılan maddeyi tetikler. Bağımlılık altyapısı kuvvetlenen bir kişiyi yani uyuşturucu kullanmış ve yeni bırakmış bir kişiyi alkol asla kesmeyecektir ve eski maddeyi hatırlatacaktır.

Ailelere önemli uyarılar

Psikolog Özge Şahin, Türkiye’de kullanılan uyuşuturucu maddelerle ilgili aileleri, kullanımın ardından çocuklarda ortaya çıkacak belirtilerle ilgili şöyle uyarıyor:

-Speedball eroin ve işlenmemiş kokainin karışımıyla yapılan bir uyuşturucu. Bu durum speedball: ‘hız topu’ olarak bilinir. Hızlı yaşlanma, aşırı kilo kaybı, saldırganlık, sanrılar görme, davranışsal ve duyusal bozukluk görülür. Bu uyarıcıyı beyazlatmak için kimyasal detarjanlar kullanılmaktadır. Cilt ve diş yapısı bozukluğu, saldırgan haller davranışsal anormallikler içindeki kimyasalların fizyolojik ve psikolojik etkilerinin de göstergesidir.

-Son zamanlarda adını sık sık duyduğumuz bir madde Skunk... Toplumda bilinen adı ise ‘kokarca.’ Çok kötü koktuğu için bu adı veriyorlar. Aileler de çocuklarının bedeninden ve kıyafetinden gelen kokuya dikkat etsinler. Jamaika ve bonzai gibi sentetik esrar türevlerinin beyne zararı da gücü ile ilgilidir. Yani esrar cinsi uyuşturucu maddelerin etki gücü arttıkça beyne zararı ve dolayısı ile psikiyatrik bozukluk ve akıl hastalıklarına yol açma olasılığı da artmaktadır. Yani kafaya ne kadar şiddetli darbe gelirse beynin o kadar etkileneceği çıkarsaması ile bu durum aynıdır. Halüsinasyona sebep olur. Yoğun kaygı, panik ve kusma yapıcı etkisi (özellikle ilk kullanıcılarda) bulunmaktadır. Ayrıca mizaç yükselmesi, normalden farklı hissetme, pelteleşme, zaman ve yer algısının değişimi, paranoya, iştah artışı da yapmaktadır. Güçlü esrar çeşitlerinde olduğu gibi, şizofreniye kadar varabilen akıl hastalıklarına neden olmaktadır. Beyin kimyasını değiştiren ve bozan her madde kişide değişikliklere, hatta kişilik değişikliklerine bile neden olur. Aileler şüpheledikleri anda çocuklarının hareketlerini dikkatlice takip etmeli...

-Fensiklidin ilk kez 1950’lerde sentez edilerek kullanılmaya başlanmış. 1963 yılında tıbbi kullanım alanına girmiş, ancak hastaların anesteziden uyanırken orientasyon bozukluğu, ajitasyon ve delirium göstermesi sebebiyle tıbbi kullanımdan kaldırılmış. İlk defa 1967 yılında yasadışı uyuşturucu madde olarak kullanılmaya başlanmış. 1970’li yıllarda ise kullanımı yaygınlaşmış. Şimdilerde ise çok basit ve ucuz imal edilip, çok pahalıya pazarlanmaktadır. Beyaz kristal toz şeklinde olup, tabletler, kapsüller ve renkli tozlar şeklinde görülür. Değişik şekillerde kullanılır. Ağız yoluyla, damardan, enfiye şeklinde ya da sigara ile içe çekilerek kullanılabilir. En sık kullanım şekli sigara ile içilmesidir. Kişinin ruh hali, alınan doz miktarı etkinin değişmesine yol açar. Sessizlik ve yoğun fantezi içine girilir. Vücudun ağırlığı kaybolur, hissizlik meydana gelir. İşitme ve görme halüsinasyonları görülebilir. Etkisini genellemek oldukça güçtür; çünkü kişiden kişiye farklı etkilere yol açar...

-Kokainin daha ucuz fakat daha tehlikeli bir türevi Crack. İçinde eter ve aseton bulunan ağır bir zehir. Toz veya sıvı halinde, kesme şeker görünümünde, beyaz veya krem renginde olabilir. Crack, eroin ve kokainden en az üç misli daha fazla bağımlılık yapan bir madde. Crack burun yoluyla ya da sigara şeklinde içilerek alınır. Kullanımıyla birlikte kısa sürede paranoyak belirtiler ortaya çıkar. Şiddetli ağrı, sarhoşluk, algılamada düşüklük, kalp atışlarının artması ve düzensizleşmesi, titreme, nefes darlığı, hayal görme, ağır sinirlilik ve organizmada büyük tahribat kaçınılmaz sonuçlardır. Özellikle aileler çocuklarında ve yakınlarında çok büyük değişiklikler hissettiklerinde hemen bir uzmana danışmalı...

 

Yazı dizisinin birinci bölümü: 'Uyuşturucuya aşık olduğum adamla başladım'


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler