Oruçsuza şiddet, orucu bozar

Ramazan’da oruçluya saygı beklemek için, oruç tutmayanlara da tahammül etmek gerekir.

Yayınlanma: 20.06.2015 - 23:30
Abone Ol google-news

Her Ramazan ayı geldiğinde, oruç tutmayanlara karşı bir tahammülsüzlüğün muhafazakar camiada farklı tonlarda ifadelerini görmekteyiz. Bu tahammülsüzlük bazı yerlerde sataşma şeklinde sözlü müdahaleye, bazı yerlerde de fiili müdahaleye döner. Ve oruç tutmayanlara karşı, tutmamasının nedenini anlamaya bile çalışmadan fiziki şiddet uygulamak, neredeyse bir Ramazan klasiği haline gelmiştir.

Bu durum, belki toplumda az sayıda kendini bilmez ya da bağnazın yaptığı kötü bir eylem olarak önemsizleştirilip göz ardı edilebilir. Sonuçta şiddet, gündelik hayatımızda o kadar var ki tekerlekli sandalye basketbol maçında da görülebiliyor, sokakta kar topu oynarken de.

Ama muhafazakâr camiada oruç tutmayanlara karşı şiddetin geniş bir kesim tarafından gerekçelendirilebiliyor olması ve kınanmaması üzerinde durup düşünmemiz gereken daha ayrı bir meseledir.

 

Osmanlı’daki durum

Bu konuda öne sürülen gerekçeler, oruç tutmanın meşakkati, oruç tutanın hassasiyeti ve zafiyeti, dolayısıyla oruçlulara saygılı olmaya özen gösterilmesi gerektiğidir. Bunun ne kadar doğal ve aslında makbul bir toplumsal adap kuralı olduğuna dair Osmanlı tarihinden ve bakiyesinden örnekler verilir.

Osmanlı toplumunda gayrı-Müslimlerin bile Ramazan ayında toplum içinde bir şey yemediği ve içmediği, ayyaşların ve berduşların bile kendilerine çekidüzen verdiği nostaljik bir duyguyla anlatılır.

Sonra bugün “Müslüman evladı”nın Ramazan’a ve oruçluya saygısızca hareketlerinden, sigara içişlerinden, açıkta yemek yemelerinden, kadınların açık saçık giyinmelerinden şikâyet edilir.

İyi, güzel de, siyasi, toplumsal ve kültürel bağlamlarından koparılarak seçilen bu örneklerin modern ve seküler bir toplumda davranış modeli olmaları için bağlamlarını da bilmek gerekir.

 

Saygı karşılıklıdır

Birincisi, Osmanlı toplumunun hukuki sistemi farklıdır. Üstelik yüzyıllar içinden geçerek, şer’i (yasal) düzen normatif düzene dönüşerek İslami kültür, Osmanlı kimliğine yedirilmiştir. Bu süreç için modern siyaset biliminde “hegemonya” kavramı açıklayıcı olabilir. Bu örneğin toplumsal boyutunu ele aldığımızda ise, bir “karşılıklı olma” esası vardır. Aynı nostaljik duyguyla Osmanlı toplumuna baktığımızda Hıristiyanların Noel’ini, Paskalya’sını, yortusunu coşkuyla kutlayan Müslümanlar’dan da örnekler verilebilir. Demek ki saygı karşılıklıdır.

 

‘Benlik teknolojisi’

Bugün Ramazan’da oruçlu insanlara saygı beklemek için, en azından oruç tutmayanlara da saygı duymak ve tahammül etmek gerekir. Daha esas olarak, seküler bir toplumda ibadet etme özgürlüğünün ibadet etmeme özgürlüğünü engellememe olduğunu bilmek gerekir.

Nihayet orucun sabrı, iradeyi ve en önemlisi “tahammül”ü öğreten bir “benlik teknolojisi” olduğunu unutmamak gerekir.

 

'Oruç tutmuyor diye anneli küfür'

Fox Tv’de yayımlanan ‘O Hayat Benim’ adlı dizinin seti geçtiğimiz günlerde ‘oruç baskını’na uğramıştı. Dizi oyuncularından Ceren Moray, sosyal medya Twitter hesabından olayı şöyle duyurdu:

“Oruç tutmuyor diye anneli küfür, ölüm tehdidi, fiziksel şiddet bugün set bastı, evet ve evet 10 kg mermerin insanların kafasına atılışını gördük. Mesele nefretin hangi sette, hangi dükkanda, hangi semtte olduğu değil. Mesele, nefretin geldiği nokta; kendine benzemeyenin ölmesini dilemek. Sadece pide sevdiği için pide sırasında önde olanın, oruçlu olana sırasını vermesinin üstüne bir teşekkürdür Ramazan’ın sabrı, buradan oku olayı.”

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler