İstanbul Festivalinin Ardından

20 Haziran 2018 Çarşamba

46.İstanbul Müzik Festivali dünyaca ünlülerin parlak icraları kadar gencecik sanatçıların coşkularını birleştirdi. Enerjisi yüksek bir etkinlikler zinciri olarak damağımızda güzel tatlar bıraktı. Piyanist Daniil Trifonov, soprano Joyce Didonato, soprano Diana Damrau ve bas bariton Nicolas Teste; kemancı Charlie Siem, piyanist Khatia Buniatisvili ve kemancı Renaud Capuçon, çellist Mischa Maisky, Liszt Oda Orkestrası ve yeni tanıştığımız piyanist Yekwon Sunwoo’nun dinletileri unutulmazdı. Kapanışta Gerard Schwarz yönetimindeki İngiliz Oda Orkestrası’nın Güher ve Süher Pekinel solistliğindeki konserleri de izleyebildiklerim arasında bu unutulmazlar listesine eklendi. Pekineller, 20. yüzyıldan Fransız besteci Francis Poulenc’in İki Piyano ve Orkestra İçin konçertosunu seslendirdiler. Poulenc, 1920’li yıllarda Fransız Altıları’nın bir üyesi olarak, savaştan bunalan insanlara güleç müzik sunan akımın üyesi olmuş. Sonra da kendini daha mistik konulara adamış. Uzun zamandır dinlemediğimiz bu eseri Pekineller de olgun, derin düşünceli bir anlayışla yorumladılar. Güzel renkler yarattılar, gizemselliği yer yer ön plana çıkardılar. Programın başında Prokofiev’in 18. yüzyıla göndermelerle bestelediği Klasik Senfonisi, aynı dönemi yaşamış Poulenc’in daha yeniliğe dönük konçertosuna kapıyı açtı. Sonraki kısacık Dvorak eseriyle 19. yüzyıl sonunun inceliklerini dinledik ve Beethoven’in 8. Senfonisi’yle program tamamlandı. Avrupa’nın önde gelen şeflerinden Schwarz, dinamik ve solistleri çok iyi takip eden bir sanatçı. Poulenc’in konçertosunda Pekineller’le özenli bir uyum içindeydi. Prokofiev ve Beethoven’da, oda orkestrasının her grubundan ince ayrıntıları almasını bildi.

Sponsorlara teşekkür
Öncelikle Eczacıbaşı camiasına ve Elginkan Vakfı bünyesindeki E.C.A. başta olmak üzere festivalin tüm sponsorlarına teşekkür etmeliyiz. Onlar sahip çıkmasalar festival de gerçekleşemez. Gelecek yıllarda da yine onların desteğini alkışlamayı umut ederiz. Ayrıca Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Tekfen Filarmoni gibi İstanbulun büyük orkestralarının da festivale katkıları övgüye değer. İstanbul’un her köşesinden konsere elverişli mekânların araştırılıp değerlendirilmesi izleyicileri yeni ortamları keşiflere yöneltti. Konserlerin öncesinde yapılan konuşmalar da giderek festivalle bütünleşiyor, her yıl daha geniş dinleyici buluyor.
Festivali düzenleyen direktör Yeşim Gürer Oymak ve bütün ekibine teşekkürler. Bunca topluluk ve dünya ünlüsü sanatçıyla kalabalık dinleyici kitlesinin buluştuğu ektinlikler, onların sayesinde hiçbir aksamaya uğramadan tamamlandı.
Bu arada İstanbul’un nice tarihi yapısı da festivalin mekânı olarak değerlendirildi. Büyük sanatçıları bilmem ama, birçok genç isim, özgeçmişine İstanbul Festivali’nde çaldığını yazmakla kıvanç duyacak. Bu referansla her birinin istikbali açılacak.
Festival, bir zamanlar eleştirildiği gibi belirli bir kitleye hitap etmek yerine, her kuşaktan ve her kesimden dinleyiciye sesleniyor. Herkes kendisine göre izleyecek birkaç etkinlik bulabiliyor. Gelecek yıla daha zengin programlarda buluşmak dileğiyle.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları