Toplumsal dinamikler, toplumsal dinamitler

21 Haziran 2018 Perşembe

Toplumsal dinamikler kimi zaman toplumları patlamaya hazır dinamitler haline getirirler:
Bir toplumdaki değişmeler, dışa vurumları engellendiği zaman, o toplumu bir dinamit haline getirir ve mutlaka bir patlamaya yol açarlar.
Buna karşılık değişme ve gelişme dinamiklerinin dışa vurumlarının, özellikle de siyasal iktidara yansımalarının engellenmediği toplumlar dinamitleşmezler.
İster teknolojik kökenli olsun, isterse ideolojik, toplumsal, ekonomik ve kültürel değişmeleri siyasal iktidara şeffaf, doğru, dürüst ve hızlı yansıtacak mekanizmaların bulunduğu Demokratik Toplumlarda pek patlama görülmez...

Örneğin, Fransa’da başlayan ve tüm dünyayı etkileyen 1968 öğrenci olayları gibi ani ve güçlü değişme gösterileri bile, bunalıma dönüşmeden toplum tarafından özümlenir.
Buna karşılık siyasal yapısı değişme ve gelişmeleri özümlemeye uygun olmayan toplumlar, (örneğin Din/ Tarım toplumları veya diktatörlükler) patlamalar ve hatta büyük patlamalar yaşarlar.
Örneğin yine Fransa’da 1789’da Bastille’in zaptı ile başlayan Fransız Devrimi, yılların teknolojik ve ideolojik birikimlerinin kesiştiği Endüstri Devrimini insanlığın siyasal egemenlik biçimine yansıtan bir patlama olarak, hem çok kanlı olmuş, hem inişli çıkışlı yaşanmış hem de çok uzun sürmüştür.
Sovyetler Birliği’nde Komünizmin çökmesi, Doğu Avrupa, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da yıllarca süren kanlı olaylara yol açmıştır.
İç dinamiklerden kaynaklanan değişme birikimleri, ABD müdahalesi gibi dış dinamikler tarafından da yönlendirildiği zaman, son yıllarda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da görüldüğü gibi, ortalık daha da karışmakta, patlamalar daha beklenmedik, daha etkili ve daha darmadağınık bir biçimde yaşanmaktadır.

***

Totaliter rejimlerden otoriter rejimlere veya otoriter rejimlerden totaliter rejimlere geçişler genellikle daha sarsıntısız olabilir.
Buna karşılık, totaliter veya otoriter rejimlerden demokratik rejimlere veya demokratik rejimlerden otoriter veya totaliter rejimlere geçişler çok daha zor olur; toplumsal dinamiklerin, toplumsal dinamitler yaratma olasılığı artar.
Türkiye Cumhuriyeti, Demokrasiyi tepeden inme kurmaya çalışan otoriter bir Tek Parti Rejimi’nden, Demokrasi’ye olmasa bile, Çok Partili Düzen’e geçmeyi, İsmet İnönü’nün eliyle, sarsıntısız, patlamasız gerçekleştirebilmiş ender ülkelerden biridir.
Ne yazık ki, Demokratik Rejim’i kuracak olan sermaye ve işçi sınıfları filizlenmeden gerçekleştirilen bu değişim, Eski Rejim’i (Ancien Regime) temsil eden Toprak Ağaları’na dayalı Demokrat Parti’nin elinde heba edilmiştir.
AKP/Erdoğan yönetimi, Demokratik Rejim’e geçiş sürecinde, ağırlığını Demokratik Rejim’den yana koyacağı vaadiyle iktidara gelmiş ve ne yazık ki, iyi kötü geliştirilmeye çalışılan Demokratik Rejim’i, Tek Adam İktidarı’na göre değiştirmeye başlamıştır:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Demokratik Rejim idealini, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbe geleneklerine dayalı bir Otoriter Rejim modeli ile geri çevirmeye çalışmaktadır.
Oysa gerek Türkiye’nin tarihi, gerekse (siz bakmayın Trump, Putin ve Orban örneklerine) insanlığın çizgisi, Temel Hak ve Özgürlüklere dayalı Demokratik Rejim’i işaret etmektedir.
Türkiye bu çizgiyi ne kadar çabuk benimserse, toplumsal dinamiklerin toplumsal dinamitlere dönüşmesi o kadar engellenir...
Yoksa Demokratik Rejim’den geri dönüş çabalarının yarattığı gerilimin bedeli çok ağır olur.
Uzun lafın kısası, Erdoğan/AKP iktidarının “devlet egemenliğini” kullanmasından ve tek taraflı yayın yapan medyadan dolayı daha şimdiden eşitsiz ve adaletsiz koşullarda başlayan 24 Haziran/8 Temmuz seçimleri, ne kadar şeffaf, adil ve güvenilir bir ortamda gerçekleştirilirse, Türkiye o kadar çabuk düze çıkacaktır...
DEMOKRATİK SEÇMEN BU Bİ- LİNÇLE SANDIK GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR!
DİREN DEMOKRASİ:
MECLİS’E 3 GÜN...

CUMHURBAŞKANLIĞI’NA 17 GÜN...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları