Seçim Döneminde Medyanın Sınavı...

25 Haziran 2018 Pazartesi

Ne yazık ki iyi geçmedi. Üzücüydü. Muhalefet partilerinin eylemleri, mitingleri görülmek istenmedi, görenler de yalan yanlış, eksik, küçümseme eğilimiyle gördüler. Daha baştan milyonluk mitingleri gülünç rakamlarla duyurmayı ilke edinenler, sosyal medyadan ya da hâlâ gazetecilik yapmakta direnen bir iki gazete, TV kanalı, radyodan gerçeği öğrenen okur-izleyici-dinleyici karşısında mahcup bile olmadılar. Aynı pişkinlikle yalan haber üzerine kurulu yayınlarını sürdürdüler.
Bu yazı seçim sonuçları açıklanmadan önce yazıldı. Ama sonuçları bilseydik de yine aynı yazı yazılacaktı. Çünkü gazetecilik siyasete göre kendini ayarlamaz. Onun ölçütü ilkesi öncelikle halkın haber alma hakkıdır. Gazeteci halka kendi siyasi yaklaşımı, dünya görüşü ne olursa olsun gerçeği aktarmakla yükümlü olan kişidir. Örneğin milyonluk bir gösteriyi, mitingi, “üç yüz, beş yüz kişi katıldı” diye veremez. Siyasetçilerin hasımlarını küçümsemek için yaptıkları çarpıtmalara alet olamaz. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin son Maltepe mitingine polis kayıtlarına göre 5 milyonun üzerinde bir katılım oldu. Bu mitingi küçümseme eğilimindeki medyanın hali doğrusu içler acısıydı.
Bu arada titizlikle, aman yanlış rakam vermeyelim kaygısıyla, gerçeği aktarmak için çaba gösteren gazeteler de bu türden verileri aktarırken kimi kuralları unuttular. Kısaca söyleyelim. Bir mitinge, toplantıya 100 bin kişi katılmışsa 10 binler katıldı denilebilir; 300 bin kişi katılmışsa söz konusu olan yüz binlerdir; 1 milyon kişi katılmışsa ve siz tam rakamı bilemiyorsanız yaklaşık 1 milyon kişiden söz edebilirsiniz; ama örneğin 5 milyon kişinin katıldığı İzmir mitingini yüz binler diye vermemelisiniz. Orada doğru bilgi, mitinge milyonların katıldığını söylemektir.
Seçimlerin birinci aşaması tamamlandı. Bu yazı da söylediğimiz gibi sonuçlar belli olmadan önce ama cumhurbaşkanını seçmek için bir ikinci turun gerekeceği tahmini ile yazıldı. Eğer bu tahminimiz gerçekleşmişse, gazeteler bu ikinci tur öncesi daha gerçekçi yayın yapmaya özen göstermek, ilkeleri hatırlamak için bir fırsat daha elde etmişler demektir. Yok ilk turda sonuç alındı, cumhurbaşkanı seçildiyse o zaman da kendilerini her kim seçilmişse onu dikkatle izleme, eleştirel bakışla eylem ve işlemlerini öğrenme, halka duyurma görevine hazırlamalıdırlar. Üstelik bunu daha ilk saatlerden başlayarak yapmalıdırlar. Oy verenler ya da karşı adaya oy vermiş olanlar, “dur bakalım, biraz izleyelim de sonra eleştiririz” diyebilirler ama gazeteci bunu diyemez. O eleştirel, ama kuşkusuz doğru, gerçek habercilikten sapmadan halkı bilgilendirmeye seçim sonrasının ilk dakikalarında başlamalılar.
Bu kuşkusuz yalnızca yermek anlamına da gelmez. Gerçeği aktararak halkın övgüsüne aracılık etmek de gazetecilik kapsamındadır. Yeter ki yayınınız gerçeği yansıtsın ve halkı bilgilendirmeyi amaçlasın.
Yeni dönemin gerçek gazetecilik için bir fırsat olacağını umuyor; gerçeği, yalnız gerçeği yazmaya yeminli gazetecilerin sayısının artmasını diliyoruz.

Taciz eden ile tacize uğrayan
20 Haziran 2018 tarihli Cumhuriyet gazetesi son sayfasında yer alan “Tacize uğradı,12 yıl sonra polis oldu, tecavüzcüsünü hapse attı” başlıklı haber konusunda yazma ihtiyacı duydum. Cumhuriyet gazetesinde ilk değil “tecavüzcüsü” ibareli haber, daha önce de benzer haberler oldu. Tecavüzün ne olduğunu herkes biliyordur, tecavüze uğrayanın yaşadığı travmalar hakkında da herkesin bir fikri vardır. Tecavüz eden ile tecavüze uğrayanı normal bir şekilde ilişkilendirme havası yaratıyor bu söylem, bu yüzden çok rahatsız edici. Cinsel şiddet uygulayan ile bu şiddete maruz kalanı doğru ifadelerle ayırmak gerekir diye düşünüyorum, tecavüzcü tecavüz ettiği kişiye zimmetleniyor mu yoksa. Cumhuriyet ve diğer basında sıkça karşımıza çıkan “tecavüzcüsüyle” diye başlayan cümleler cinsel şiddeti normalleştiriyor kanımca. İyi çalışmalar... Özgür Elçin
Okur Temsilcisinin notu: Haberin cinsel şiddeti normalleştirdiği kanısında değilim, tam tersine iki yıl boyunca küçük bir çocuğu taciz eden kişinin yıllar sonra da yargılanabileceğini göstermesi açısından ilginç. Haberin tümünde taciz eden ile tacize uğrayan normal bir şekilde ilişkilendirilmiyor. Kuşkusuz “tecavüzcüsü” diye bir sözcüğün kullanılması doğru olmamış. Dahası habere gölge düşürüyor. Brezilya’da geçen olayı BBC haberleştirmiş, Cumhuriyet de kaynak göstererek aktarmış. Kuşkusuz tacize uğrayanın yıllar sonra polis olarak tacizciyi hücresine götüren kişi olması da haberi ilginçleştiriyor. Haberin sonunda çocukları başlarına geleni ailelerine anlatmaya, aileleri de onları dinlemeye, onlara inanmaya çağıran cümleleri ise önemli ve yerinde buldum.      



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları