‘Dur Bakalım Ne Olacak?’

01 Temmuz 2018 Pazar

Seçim gecesi, öncesi, sonrası üzerine daha çok konuşulacak bilinmeyen, gizli kalan ne varsa ortaya çıkacaktır. Aynı zamanda komplo teorilerine de gün doğmuştur, istediğiniz kadar uydurabilir, mantık aramadan sallayabilirsiniz. Gerçeklerle komplocuların, haber spekülatörlerinin ürünleri birbirine girdiğinde işiniz zor demektir. En iyisi gerçeklere zaman tanıyalım; yolu bulacak, huylarına uygun davranacaklardır.

***

Vekil sayısı artmış olsa bile “parlamenter temsili demokrasi” Meclis’in azalan yetki ve sorumlulukları nedeniyle ortadan kalktı. Yerine Cumhurbaşkanı’na olağanüstü yetkiler veren, geniş bir hareket alanı tanıyan, ideolojik renkleri açısından da İslamcı bir rejimin geçtiğini herkes biliyor.
Bir sır değil, şaşılacak bir tarafı da yok, hikâye başladı çoktan. Aziz Nesin, benim mavi siyah karanlığımda ışık gibi parlayan yazarım, böylesi durumları pek güzel anlatan, “dur bakalım ne olacak” hikâyesinde pek güzel hicvederdi.

***

Bundan sonra beklenen, yaklaşık toplumun yarısını oluşturan destekle “statükonun korunması”, “istikrarın egemen olması”, bir anlamda yeni icat “otoriter demokrasi” demagojisinin egemen olmasıdır. Öyle olmadığı, olmayacağı, olamayacağı hâlâ umulabilir. Birkaç nedeni var ama öncelikli olanı, toplumun geri kalan yarısının yeni rejimin politik, ideolojik yapısına boyun eğmesinin henüz sağlanamamış olmasıdır.

***

Kimileri yeni rejimin ilk zamanlarda daha ılımlı bir görünüm vermeye özen göstereceğini düşünüyor. Bilemeyiz tabii, farklı, birbirine zıt taktikler aynı anda uygulamaya konulabilir. Aba-sopa yöntemi eski ama etkili olduğu söylenen bir yöntemdir. Büyük hedef, toplumun itiraz eden yüzde 50’sinin, artık rejimin değişmesinin söz konusu olmadığına, ne olacaksa bu çerçeve içinde olacağı fikrine alıştırılmasıdır.

***

Yeni değil aslında, OHAL yöntemleriyle zaten başlamış, gelişmişti. Şimdi toplumun önündeki siyasi güçlerin, hareketlerin etkisizleştirilmesi ile hâlâ “hayır” diyen kitle umutsuz, umarsız bırakılacak, “rızası” bu yolla alınacaktır. Yol açıktır, muhalefet etkisizleştirilmiş, dahası seçim akşamı bundan sonrasının kuralları onlara anlatılmış, onların da anladığı anlaşılmıştır! Ana muhalefet liderinin bildiğimizi bize anlatmak için katlandığı zahmet, “bunlar her şeyi yaparlar, her şey beklenir bunlardan”, türü açıklamaları da bunun en taze kanıtıdır.

***

Bu tür rejimler yerleşme aşamasında sokakta pala sallayan, keleş gösteren militanlarının hareketlerini denetlemeyi düşünmezler. Rejime körü körüne bağlı, içindeki şiddeti, başına bir iş gelmeyeceği garantisiyle salıvermek isteyen militanı serbest bırakırlar. Daha çok kriminal dünyadan gelen, söz dinlemez olurlarsa çaresine nasıl bakılacağı tarihte yazılı bu güçlerin temel görevleri muhalefetin paralize edilmesi, hareketsizleştirilmesi, kitlelerin ise umutsuzluğa kapılarak, rejime alışmalarının, boyun eğmelerinin sağlanmasıdır.

***

Kolay mıdır peki bu işler? Bu biraz muhalefet partilerinin, güçlerinin tutumuna bağlı. Beklemeyi seçebilirler ya da olup biteni, gelişmeleri anlatmakla yetinebilirler ya da hikâyenin sonunu görmek isteyebilirler.
Sorun odur ki, “güçlerin birliğine” dayalı rejimler, doğal olarak, bu birliğe itiraz eden ille de “güçler ayrılığı” diye tutturan muhalifleri sevmiyor, onları siyaset sahnesinden silmek istiyor, bunu da artık açıkça söylüyorlar.
Hikâyenin sonu bellidir, merak etmeyin. Kadim hastalığıdır tevekkül Şark’ın, boyun eğmeyin...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları