Saray, ilk KHK, icraatlarıyla Meclis’i, anayasayı deldi geçti...

14 Temmuz 2018 Cumartesi

Tekadam rejimi, şimdiden, ülkeyi engelsiz, dilediğince yönetebilme adına, koşaradım icraatları, KHK’lerin içerikleri hakkında, ancak uygulamaya sokulmaları sürecinde taraflara bilgi verilmesi yolunda bir üslupla, haksız, hukuksuz her birinde binler, on binlerle, hatta yüz binlerle mağdurların yaratılması dayatmalarına itirazları yok saymayı seçiyor.. Baskın basanındır yönetim üslubunun, yüzde 95 üstü ele geçirilmiş, güdümlü medya sayesinde sonuçlarını mağdur olacaklar anlayamadan yürürlüğe sokulmuş icraatlar için biat, uyum bekleniyor. İster yasama gücünün tarafı Meclis iradesi, siyasi partilerden gelen itirazlar, isterse ekmeğinden olacak el konulan kurumlar, çalışanları olsunlar fark etmiyor. Güçlü itiraz seslerinin suçlamalarla bastırılması, her tür karalama medya güdülemesi seferberliği ile de yetinilmiyor, cezalandırmalarla caydırmacılık, tehdit, eylemle hak arayanlara yargı yoluyla cezalandırmalar, cezaevleri, polis gücünün kullanılması gündeme sokuluyor..
Önceki gün Meclis açılışını en yaşlı üye olarak yapan Durmuş Yılmaz’ın, Saray iradesi, cumhur cephesinin oylarıyla Meclis Başkanlığı’na seçilen, “son Başbakan” ilan edilen Binali Yıldırım’a koltuğu devretme töreninde Meclis iradesine hukuksuz müdahaleleri kastederek “1 numaralı mühür sizde mi, Saray’da mı” sorusuna verdiği yanıt çok çarpıcıydı. Kestirmeden bizim ilk günlerde oldubittiler sayesinde siyasal yaklaşımlara ilişkin birçok anlayamadığımıza açıklık getirdi.

***

Tayyip Erdoğan için, tekadam rejiminde, başkanlık modelinde, aynı zamanda siyasi parti başkanı yetkileriyle donatılmış ucube metinde neden Cumhurbaşkanı adının seçildiğini anlayamamış, seçildikten hemen sonra çanak bir gazeteci sorusuna “Başkan diyebilirsiniz” demesini kavrayamamıştık ya.. Binali Yıldırım çok net cümlelerle Gazi Meclis sürecinde, ortada bir anayasa olmadığının altını çizdi. Meclis’in de, Tayyip Erdoğan’ın da halkın oyları ile seçilmiş olmaları gerçeği karşısında, aslolanın seçmen iradesi olduğuna göre, Başkanlık rejimi ile uyumlu çalışacak bir Meclis iradesinin gereğinin altını çizdi. Anayasaya aykırı icraatlar, KHK’lere ilişkin Yılmaz’ın maddeleri sayarak yönelttiği eleştirilere yanıt verirken Başkanlık rejimi, yetkilerinden geri dönüş söz konusu olamayacağına ilişkin şık cümleler sonrası, Meclis’le uyumlu çalışma için Meclis Başkanı olarak elinden geleni yapmaya çalışacağını söyledi.
Dünün Saray icraatları, çalışmaları kapsamında, Atatürk’ün Gazi Meclis açılışında yapıldığı gibi Hacıbayram’da cuma namazı, Gazi Meclis salonunda Yıldırım’a madalya verilmesi töreni, ilk Başkanlık rejimi kabinesinin simgesel toplantısının yapılıp, sonra asıl toplantı için Saray’a geçilmesi törenleri çok çarpıcı, anlamlı mesajlar içerikliydi. Hemen arkasından yeni Meclis yeni başkanı Yıldırım’ın yönetiminde toplanıp parti gruplarına göre dağılım seçimlerine, elbette tartışmalarına geçildi..
Bu arada dünün güdümlü medyasında mezheplerine göre yer verilen, ya da yok sayılan haberlerin içeriklerinden boyutlarını anlayamasak da, ilk ataklarla sarayların toptan Meclis’in mülkiyetinden alınıp Başkan Tayyip Erdoğan’a teslim edildiğini öğrendik. Çoğunda ayrıntı, ya da yok haber dozunda olsa da, opera ve bale, Devlet Tiyatroları’nın bile özerk yönetimlerinden alınıp Erdoğan’a teslim edildiği öğrenildi. Doğrusu asgari ücretin belirlenmesinin bile yetkili komisyondan alınıp Erdoğan’a teslim edilmesinin, baştan sona emek haklarında anayasal, yasal kaçış aracının bulunduğunu söylemek kehanet değil.
TRT, AA çalışanları için KHK çıkarılmadan, işçi, memur haklarına el konulması, sendikal iradenin sıfırlanması, çok kalabalık çalışanlar için işten ayrılmanın zorunlu seçenek haline getirilmesinin yazılı kurallarının tebligatı çalışanlara teslim edilmekle kalınmamış, ay sonuna kadar ya işten ayrılırsınız, ya ayrılırsınız anlamına gelen koşullar duyurulmuştu. Canım isteyen, memur güvencesinde çalışan başka işletmeye atanmasını da seçebilir seçeneğine gelince.. Bütün bakanlıklar, kamu işletmelerinde memurlar için benzer operasyonlar söz konusu iken, birkaç aylık olası bir iş için bir gazetecinin ilgisiz bir ilde, göreve atanmayı göze alabilmesi akıl işi mi?
Yüz akımız sanatçımız Fazıl Say’ın “Ülkemde yaşamak, ülkemde sanatımı yapmak istiyorum” yakarışına ne diyebiliriz? Üniversitelerde gençlere konser verme özlemi, konser düzenleyen belediyelerin cezalandırılması ile, dünyanın her yerinde baştacı edilme gerçeği ile çelişmesiyle, canının yandığını sorgulayan cümleleri, ülkemiz, İktidarları adına yeterince utandırıcı değil mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sallanan piramit 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları