Muhafazakârlık

15 Temmuz 2018 Pazar

Tarih bize, uzun erimde, acılarla dolu bir süreçte değişimin esas, kendini sistemler üstü gören muhafazakâr ideolojinin dirense de yenilmeye mahkûm olduğunu anlatır. Bunun “bekleyin, değişimin üstün geldiğini göreceksiniz” anlamına gelmediğini söylemeye herhalde gerek yoktur.

***

Çok yönlü, bilimden, teknolojiden, sosyal mücadelelerden güç alan değişim, toplumu, toplumun yaşam tarzını değiştirdiğinde, “geçmiş” egemenliğini yitirir; yerini, eskisinden farklı yaşam tarzlarına, muhafazakârlığın yakından tanıdığı alışkanlıklara dönüşen yenilere bırakır.

***

Muhafazakârların buna kimi zaman şiddetle itiraz ettiklerini, geçmişe dönmenin bütün zamanlar ve sistemler için geçerli olduğunu hararetle savunduklarını görürüz. Boşuna bir çabadır. Eski yapılar restore edilebilir, yaşam tarzları edilemez.

***

“Eski yazıyı, Arap alfabesini, Osmanlıcayı öğrenelim” gibi akademik dünyada işe yarayacak istekler yaygınlaştırılamaz. Gelişmenin gerçekliği öyle güçlüdür ki, kimi zaman hiç hoşumuza gitmeyen modalar ağır basar, geçmişe duyulan özlem, ancak meddahın bizi gülümsetmesiyle sınırlı kalır.

***

Öte yandan muhafazakârlık, gelişmeyi durdurabilecek, yönünü değiştirebilecek, engelleyebilecek, saptırabilecek, ona sızabilecek kadar güçlüdür. Sosyal yaşamı etkileyebilir, kendi modalarını yaratabilir, etkin kılabilir. Eğitimi geleceği belirleyecek ölçüde geriletebilir.

***

Ama hepsi buraya kadardır. Sosyal hayatın geçmişe boyun eğmesinin sınırını günümüzün egemen sistemi tayin eder. Muhafazakârlık tarih boyunca sistemleri koruduğu, koruma araçlarını harekete geçirme yeteneğine sahip olduğu için gerekli, kullanışlıdır.

***

Muhafazakârlık her zaman dinlerle tanımlanmaz. Ama varlığı umutsuzluğun ilacı, mutsuzluğa karşı sığınak, aynı zamanda haksızlıklara boyun eğmenin, katlanmanın, uyuşmanın en eski sebebiyle bir ve iç içe olması gericiliği, onunla dolayımlanan muhafazakâr düşünceyi güçlendirir, değişimi zorlaştırır.

***

Kapitalizmin bunalımlı yapısı, devrimci gelişmenin, insanlığın gelişme çizgisine denk düşen talepleri karşısında korkuya kapılır. Kendini koruyabilmek için farklı korunma yöntemlerinin peşine düşer.

***

Son yıllarda uluslararası ölçekte gelir dağılımı farklılıklarının, savaşların tetiklediği göç dalgası kapitalizmin en önemli sorunu oldu. Göç hareketine karşı bir yandan fiziki önlemler alınırken gelişen, muhafazakâr ideolojiden güç alan aşırı sağı kullanmanın yollarını aramaya başladılar.

***

Ama aynı zamanda bu hareketlerin kimi ülkelerde sistemi yönetmeye kalkışmasına karşı önlemler geliştirebilmek istiyorlar. Çünkü sistem, muhafazakârlığın ekstrem yöntemlerini hem kullanır hem de onu yönetememekten korkar.

***

Bugün Türkiye’de sistem muhafazakâr ideolojinin beslediği otoriter iktidarla tam bir uyum içindedir, ama otoriter iktidarın ekonomiyi yönetemediğini, riskleri artırdığını da görüyor. Ne yapacak? Yapacağı bir şey yoktur; çünkü değişimden, devrimden korkusu tüm korkuların üstündedir.

***

Toplumu salt ideolojik sağcı-solcu, muhafazakâr-ilerici gibi kavramlarla tanımlamak, sistemleri unutarak anlamaya çalışmak doğru değildir. Bu kavramlar ancak sistemlerle ilişkileriyle anlam kazanırlar. Muhafazakâr ideoloji sosyalizm için de içeriden bir tehlike, bir tehdittir.

***

Yine başa dönelim, tarihin bize öğrettiği en kalıcı ders, değişimin esas, muhafazakârlığın, direnen ama yenilmeye mahkûm olduğu gerçeğidir. Bu da üzerinde hareket edebileceğimiz sağlam zemini oluşturur.
Ama o kadar. Gerisi bize kalmıştır.      



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları