Aydın Engin

İki yıl önce dün

16 Temmuz 2018 Pazartesi

İki yıl önce dün, bir darbe girişimi oldu. Ordunun, özellikle de 1. Ordu gibi darbelerde kilit önem taşıyan askeri güçlerin desteğini alamadı ve başarısız kaldı.
Ondan sonra olup bitenleri biliyorsunuz. Zaten darbe girişimi gecesinden bugüne kadar olup biteni saymaya ve kısa da olsa ayrıntılamaya kalksam bugünkü gazetenin 50-60 sayfa çıkması gerekir.
Yani geçelim.
Darbe gecesinden bugüne cevapsız kalan soruları da mecburen geçelim.
Geçelim, çünkü doğru cevapları bilmiyoruz. Öyle araştırmacı gazetecilik çabasıyla filan gün yüzüne çıkarılacak gibi de değil.  
Ama bir soru daha var. Darbenin ikinci yıldönümünde de açık seçik cevaplanmamış bir soru:
Eskinin Cemaat’inin, bugünün FETÖ’sünün yıllar ve yıllar boyu vitrininde duranlar, darbe girişimine ilişkin ne diyorlar?
Vitrinde duranlar derken FETÖ’nün gazetelerinde yazanları, televizyonlarında program yapanları filan kastetmiyorum.
Vitrindekiler derken o zamanlar “Cemaat”in sözcüsü gibi ortalıkta olanları kastediyorum. Haber kanallarında (Cemaat’in kanallarında değil, bildiğimiz ana akım haber kanallarında) tartışma programlarına katılırlardı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı adlı kuruluşta yönetici, sözcü konumundaydılar. Abant Konferansları’nın hazırlığında görev alırlar, davetli listeleri hazırlarlar; toplantılar sırasında da “ev sahibi” gibi davranır, konukları karşılarlardı. Cemaat’tan olmadıkları besbelli akademisyenleri, gazetecileri, siyasetçileri, işadamlarını dış gezilere davet ederler; dış gezilerde de davet sahibi olarak her şeyle ilgilenirlerdi.
Sonuncu Abant Konferansı’nda vitrindekilerin çoğu ortalıkta yoktu ve belleğim beni yanıltmıyorsa 15 Temmuz’a daha beş ay vardı.
Bizim meslekte bir toplantıda “Kimler vardı” sorusu kadar “Kimler yoktu” sorusu da önem taşır. Nitekim o toplantıyı gazeteci olarak izledim ve bu soruyu da sordum. Cevap tam anlamıyla geçiştirmeydi. “Gelecekti ama, gelmemiş mi” ya da “Haaa o mu, onun işi var herhalde” filan gibi...
Darbe girişimini izleyen haftalarda sözünü ettiğim “vitrindekiler”in hemen tümünün yurtdışına çıkmış ya da çıkarılmış oldukları anlaşıldı. Ardından Facebook ya da Twitter gibi sosyal medya denen kanallarda boy göstermeye başladılar. Daha sonra internet sitelerinden Web TV denen görsel medya olanaklarından seslerini Türkiye’ye duyurmaya başladılar.
İktidarın bu site ve görsel medya kanallarına erişim engellemesi yönündeki adımları ile seslerini duyurmaları önlendi, en azından zorlaştı. Yine de VPN denen erişim teknikleri kullanılarak izlenmeleri mümkün oluyordu.
Eski Cemaat’in, şimdinin FETÖ’sünün 15 Temmuz darbe girişimi üstüne ne dediği ve ne demediği sorusu bence hâlâ cevapsız. Sözünü ettiğim kanallarda hemen hepsi 15 Temmuz’a ilişkin karanlıkta kalmış gerçeklere vurgu yapıp darbe ileFETÖ bağını gölgeleyen sorular soruyor, iddialar ileri sürüyor, çoğu komplo teorisi sayılacak “bilgiler”(?) aktarıyorlar. Neredeyse “15 Temmuz’u aslında Erdoğan hazırladı ve uyguladı” demeye getiriyorlar.
En yetkili ağız sayılması gereken Fetullah Gülen’in ağzından 15 Temmuz için “O bir tiyatrodur” cümleciğinden öte bir açıklama duymadık. 249 yurttaşın darbecilerin mermileri ile can verdiği, TBMM’nin bombalandığı, TRT’nin işgal edildiği, bir darbe bildirisinin okunduğu bir darbe girişimine “Tiyatrodur” demek saçma. Ama denen de bundan ibaret.
15 Temmuz’un ikinci yıldönümünde hayatın her alanında “imamlar” görevlendirmiş “dinsel-siyasal bir örgütlenme” açık seçik, kuşkuya yer bırakmaz bir şekilde cevap vermek yükümündedir.
Ya açık seçik “Evet o darbe girişimini biz yaptık ve başaramadık” diyecekler ya da “Hayır bizim hiç ilgimiz, ilişkimiz yok” diyecekler.
Tabii iki yıl boyunca ortaya çıkan gerçekler, itirafçı ifadeleri, mahkemelerdeki açıklamalar ortada iken “Bizim darbe ile ilişkimiz, bağımız yok” iddiaları nasıl kanıtlanır, nasıl savunulur merak ediyorum.
Acaba yurtdışından yaptıkları sade suya tirit açıklamalara inanılmasını filan mı umuyorlar?
Yani bizleri salak mı sanıyorlar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları