Kim kimi uyuttu?

17 Temmuz 2018 Salı

 
15 Temmuz darbe girişiminin akim kalmasının ikinci yıldönümü törenlerle kutlandı. Daha iki hafta önce, zor geçeceği öngörülen seçimleri zaferle kapatmış olan iktidar ve yandaşları, 15 Temmuz 2016’yı “demokrasinin zaferi” olarak nitelediler ve bunun onurunu da kendilerine mal ettiler.
15 Temmuz 2016’yı doğru okumalıyız.
O gece bir kısım demokrasi karşıtlarının bütün vatandaşlara rahat nefes aldıran bir bozguna duçar oldukları kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçektir. Ama, darbenin akim kalmasındaki ana etken TSK mensuplarının olduğu kadar Türk halkının çoğunluğunun da girişimin azimle karşısında yer almasıdır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki bir kısım demokrasi karşıtlarının bozguna uğramalarına karşın, demokrasinin zaferinden söz etmek pek mümkün değildir.
Öyle bir şeyi söyleyebilmek için 14 Temmuz 2016 günü Türkiye’de demokrasinin var olması veya 15 Temmuz akim girişiminden sonra demokrasinin gelmiş olması gerekirdi ki bunların ikisi de söz konusu değildir.
14 Temmuz 2016’da Türkiye’de yine kuvvetler ayrılığı ve bağımsız yargı yoktu, yine gazeteciler, aydınlar, sanatçılar yani düşünce suçuyla suçlananlar hapishaneleri doldurmakta, adaletin yerine zulüm kaim olmaktaydı.
15 Temmuz’un akabinde ise darbe girişiminden yararlanılarak, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı OHAL rejimi yürürlüğe konulmuş, tutuklamalar, hapse tıkmalar, işten atmalar, 12 Mart ve 12 Eylül iki askeri rejim döneminin toplamını aşmıştır. Karşılaştırmalı rakamlar için Güray Öz’ün dünkü Cumhuriyet’teki “Okur Köşesi”ne bakabilirsiniz.

***

15 Temmuz’u izleyen iki yıl içinde devlet kadroları hallaç pamuğu gibi atılmıştır. 2018 nisan ayı itibarı ile, yargı kararı olmaksızın işinden atılmış insan sayısı 107 bin 194’ü bulmuştur.
Aradan geçen zaman içinde yeni atılanlar ve son KHK’de yer alan 18 bin 632 kişilik liste de göz önünde bulundurulunca bu rakamın 125 bini geçtiği görülür. Devlet kadrolarından atılanlar arasında yüksek komutanlar, Emniyet mensupları, valiler, yüksek yargı üyeleri de vardır.
Devlet kadrolarından atılan ve tutuklanan 2 bin 134 adliye mensubu arasında, kamuoyunu yıllarca işgal etmiş önemli davaların yargıç ve savcılarının yanı sıra 104 Yargıtay, 41 Danıştay, 3 HSYK ve 1 Anayasa Mahkemesi üyesi bulunmaktadır.
23 de Vali atılmıştır.
Ordudan atılan general sayısı ise 130’dur.

***

Atılmalarına karşı yargı yolu kapatılmış olan bu kişilerin çoğu kendilerine haksızlık yapıldığını ileri sürmektedirler.
Eğer onlar haklılarsa demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Eğer onlar değil de, bu ihraçların doğru olduğunu ileri süren iktidar haklı ise o zaman da ortaya başka bir soru çıkıyor.
Bütün bu insanların, devletten bir destek bir yardım olmadan böyle makamlara bu kadar çok sayıda ve rahatça sızmaları mümkün olmadığına göre, iktidarda buna müzahir olan ortakları olması kaçınılmazdır.
Bu durumun devletteki sorumluları kim?
Bu soru ortaya atılınca son on, on beş yıldır devletin yönetiminde kim olduğuna bakmak gerekiyor.
Bu sorunun yanıtı ise AKP’dir.
Evet, durum açık ve nettir. Eğer ihraçlar haksız ise AKP demokrasi masalıyla bütün ülkeyi ve dünyayı uyutmaktadır.
Eğer ihraçlar haklıysa, o zaman da son yıllarda devletin erklerini ellerinde tutanlar yıllar boyunca devletin içinde demokrasi karşıtlarının odaklanmasına yol açacak bir gaflet, dalalet, hatta ihanet içinde olmuşlardır.
Görülüyor ki ya birileri bizi demokrasi karşıtı eylemlerini terörle mücadele diyerek uyutmaktadırlar, ya da geçmişte demokrasi düşmanlarının devlet içinde çöreklenmeleri eyleminde işbirliği yaparken bizi uyutmuşlardı.
Şurası gerçektir ki hangi ihtimal doğru olursa olsun, sorumlular aynıdır.
Şimdi söyleyin bakalım, kim kimi, nasıl uyutuyormuş?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları