‘Kafka’ okuyan kız ve gergedanlar

18 Temmuz 2018 Çarşamba

Dünkü sayımızda, teknik bir hata nedeniyle Erol Manisalı’nın aşağıdaki yazısı yerine bir hafta önce yayınlanan yazısı yer aldı.
Okurlarımızdan ve Erol Manisalı’dan özür dileriz.

24 Haziran sonrası günlerde deniz kenarındayım, Gündoğan’da. Küçük bir kız birkaç metre ötemde elinde Kafka, Milena’ya Mektuplar. Şaşırıyorum, konuşmaya başlıyoruz.
Daha 15 yaşında, Denemeler’le başlamış Milena’ya Mektuplar’a kadar gelmiş, adı Didem.
Ve 2 kilometre ilerimizde, kışın patlatılan dinamitlerle yerle bir edilmiş yarımada. Üzerindeki güzelim doğal bitki örtüsü, ağaçlar, milyonlarca yılda oluşmuş zarif kayalıklar dinamitlerle iki yılda dümdüz edilmiş.
Doğanın “insanlar” tarafından yok edilmesine inat 15 yaşındaki Didem, Kafka okuyor, severek, isteyerek almış kitapları, mutluluk duyuyor katliamlara inat.
Mirasyedi gibi, “rantyedi” bunlar: Somerset Maugham ne demiş: “Madrabaz her şeyin fiyatını bilmesine karşılık değerini boş veren kişidir.” Bu doğa yıkımı onu anımsattı bana.
Benim Kafka’yla ilk temasım 17 yaşında oldu, Didem’e takılıyorum, “rekorumu kırdın” diyerek. Vefa Lisesi’nde son sınıfta iken değerli felsefe öğretmenim Belkıs Enöktem’in teşviki ile Kafka’yla tanışmıştım.
Temasım hep sürdü: Kafka’nın sıra dışı, insanın ve toplumun karanlıklarına inme becerisini sergileyen kitapları ile. 3-4 yıl önce de kırlarda bulduğum bir ağaç kökünü insan başına benzetip, biraz işleyerek Kafka adını koydum. Didem’e de gösterdim, bu da benim Kafkam diyerek.
Bunları köşeme almamın nedenine gelince:
-Türkiye’nin bu ortamında, 15 yaşında bir lise öğrencisinin Kafka’yı okuması şaşırtıcı geldi bana. Bir deniz kenarında, hem de haz duyarak okuyan bir kız.
-Toplumun gergedanlaşma ortamında 15 yaşında bir çocuğun Kafka’yla temas kurup konuşacak kadar ulaştığı zenginlik beni mutlu etti.
Deniz kenarındaki çocuk bir zıtlığın, karşıtlığın simgesi oldu benim için. Onun için köşeme aldım.
Bu çelişki belki de Kafka’nın karmaşık dünyası ve kimliği ile tam bir örtüşme içinde. Onun bunalımları bir birey olarak bürokrasi ve devletle olan çekişmeleri ve ezilmişliği bugünün Türkiye’sine ayna tutuyor.

Zıtlıklar, zıtlıklar…
Çok merak ediyorum: son birkaç ay içinde televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde her gün boy gösteren 50 siyasiyi ele alalım ve soralım: “Acaba siz Kafka’nın bir kitabını okudunuz mu?” “Evet” yanıtı ya bir ya da iki olur.
İşte 15 yaşındaki Didem sanki bütün bunlara karşı Kafka okuyor, 4-5 metre ilerimde. Hem de son iki yıl içinde “insanoğlu’nun” dinamitler patlatarak ortadan kaldırdığı doğal güzelliklerin yok edilişine inat…
Ve bu satırları Küçükbük’te bir yamaçta, ‘insanoğlu’nun kutsal ağacı bir zeytinin altında yazıyorum. “Gergedanlara” inat Didem ve ben hâlâ ayaktayız.
Tanrı, başta zeytin ağaçları olmak üzere doğayı ve insanlığı korusun: tabii onun bize verdiği “aklımızı” kullanarak elimizden geleni yapmamız koşulu ile.
Yoksa bize, “ben size akıl verdim, niye onu da kullanarak bana yardımcı olmuyorsunuz” demez mi? Tabii sözüm, Tanrı’nın verdiği aklı, “akılcı” bir biçimde kullanabilecek durumda olanlara.
Koşuşturan gergedanlar, patlatılan dinamitler ve Kafka okuyan bir küçük kız! Ve ben bunları kaleme alırken zeytinlikler altında bile sükûn yok, içim sıkılıyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları