Aydın Engin

Eyyy Reis’in yargıçları, sözüm sizedir!..

22 Temmuz 2018 Pazar

Başlığı okuyunca yadırgadınız mı? “Ben Reis’in değil, yargı erkinin yargıcı, savcısıyım” filan dediniz mi?
Demeyin.
Ne adınızı biliyorum, ne hangi mahkemede ya da bir yüksek mahkemenin hangi dairesinde görevli olduğunuzu. Ama kararlarınızı, kılınız kıpırdamadan kestiğiniz hükümleri biliyorum. Bir de Reis’in hukuk anlayışının sizlerin kararlarınızda birebir yansıdığını görüyorum.
Örnek ister misiniz?
Buyrun:
Anayasa yanlış anlamaya, yorumlamaya, ezip büzmeye olanak tanımayan bir açıklıkla buyuruyor: Seçilip mazbatasını alan her milletvekili o andan itibaren dokunulmazlık kazanır.
O milletvekili hakkında daha önce açılan bir dava varsa ya da yeni bir dava açılacaksa izlenecek yol bellidir: Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanır ve gerekli buluyorsa o milletvekilinin yeni kazandığı dokunulmazlığını kaldırır ve o zaman, ancak o zaman başlamış bir yargılama sürer ya da yeni bir yargılama süreci başlar.
O kadar. Bunun lamı cimi, arkadan dolaşması, falanı filanı yoktur.
Bu temel hukuk ilkesidir ve hukuk fakültesinin daha ilk yılında hukuk felsefesi ya da hukuk başlangıcı derslerinde size bunu öğrettiler. Öğrenmediyseniz ya o derste pencereden dışarı bakıyordunuz ya da siz hukuk fakültesinde okumadınız.
24 Haziran’da Meclis’e 600 milletvekili seçildi. Bunlardan biri CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, öteki HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’dir.
Her ikisi de tutuklu ve 24 Haziran’ın üstünden tastamam 28 gün geçti. Derhal tahliye edilmeleri, haklarında açılmış ve yürümekte olan davaların durdurulması ve yasama faaliyetine katılmaları için yapılan başvurular sizler tarafından reddedildi.
AKP Reis’inin onların tahliyesini istemediğini, Meclis’te bulunmalarını hiç istemediği, “Yatsınlar da bana karşı çıkmanın bedeli neymiş görsünler” gibi kesinlikle hukuk dışı düşünceler taşıdığını şiddetle tahmin ediyordum.
Olabilir. Onun hukukla ilişkisi üstüne 16 yıldır epey deney ve bilgi edindik ve artık şaşırmıyoruz.
Peki ama sizler?
Yargıçsınız. Kimileriniz de savcı. Göreviniz, yasaları uygulamak. Hele hele anayasayı lafzıyla ve ruhuyla eksiksiz uygulamak.
Enis Berberoğlu arkadaşımın ve Leyla Güven’in bir gün, bir saat bile hapiste tutulmaları “Kişiyi hürriyetinden mahrum kılma” suçunun daniskasıdır.
Yani suçluları yargılamak ve suçları sabitse cezalandırmakla görevli ve yükümlü olan sizler bizzat suç işlemektesiniz. Hem de anayasal bir suç.
Başka örnek ister misiniz?
Buyrun:
Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a birlikte (ayrı ayrı değil birlikte) suç işlediklerini ileri süren savcıya hak verdiniz, tutukladınız, yargıladınız, ömür boyu hapis cezası verdiniz. Sonra Mehmet Altan’ı en yüksek mahkemenin verdiği “hak ihlali” kararına uyma zorunluluğunuz olduğu için tahliye ettiniz. Peki aynı suçu birlikte işlediği iddiasını kabul ettiğiniz öteki iki sanığın halen hapiste tutulmalarını, hukuk fakültesinde öğrendiğiniz “adalet” kavramı ile nasıl bağdaştırabiliyorsunuz ve temel görevinizin “adalet”i sağlamak olduğunu nasıl unutabiliyorsunuz?

***

Savcılar için özel not: Bu yazıda suç aramaya niyetiniz varsa, durun ve düşünün. Yazının içinde söylenenlerle dürüstçe yüzleşin. Eğer hâlâ adalete uygun davranıldığına inanıyorsanız, buyrun bu Tırmık için de soruşturma açın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları