Ben Gelmem!

29 Temmuz 2018 Pazar

Devlet, “yeni” rejime göre yeniden yapılandırılıyor. Bu arada değiştirilmiş anayasada düşünülemediği için kalmış kimi pürüzlerin üzerinden atlamak gerekiyor galiba. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kimi kararnamelerin açıkça Anayasa ile çelişiyor olması otoriter rejimin sürekli doğuran naturası yüzündendir. Yasal çerçeve hep dar gelecektir.

***

Anayasanın 104. maddesine açık net bir şekilde yazılmış; yazan rejim değişikliğini formüle eden, referanduma götüren, halka onaylatanlar. Şöyle yazıyor Anayasa’nın 104. maddesinin 17. fıkrası, “Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.” Bu Anayasa hükmü hızla, devletin yapısını uluslarası insan hakları sözleşmesine aykırı hükümlerle değiştiren kararnameler aracılığı ile uygulanıyor.

***

Devam edelim: “Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemez.” Kararnamelerin tam da bu konuda yasaları, Anayasayı saymayan, zorlayan bir içerikle, biçimle çıkartıldığı ortada.

***

Gelelim çok sayıda kurumu DDK’nın insafına bırakan 5 No’lu kararnamenin Anayasa ile uyuşup uyuşmadığına. Ne diyor 104/17: “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.”

***

O zaman 5 No’lu kararnameyi sağa, yasayla kurulmuş kamu kurum ve kuruluşlarının listesini sola koyacak, kararnamenin isim isim ya da genel tanımla belirttiği, örneğin barolar, Barolar Birliği, meslek odaları, TMMOB gibi yasayla kurulmuş kuruluşlar konusunda anayasayı “aştığını”, ne kadar nazik olduğumuzu görüyorsunuz, belirtmek zorunda kalacağız. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yasaları iptal ediyor, Anayasa, yasa, kararname hiyerarşisini bozuyor.

***

Peki bunu bilmeden, kazara, yanlışlıkla mı yapıyor? Öyle bir suçlamada bulunamayız. Cumhurbaşkanlığı, bilmeden, kazara, yanlışlıkla böyle bir iş yapmaz, haşa, açıkça Anayasaya aykırı kararname çıkartmaz. Peki nasıl anlatalım şimdi bu durumu. Kararname resmi gazetede yayımlandı, yürürlük kazandı. Otoriter rejim, böyle pürüzlere aldıracak değildir, bu türden çelişkiler, zararsız paradokslara dahil edilecek, pürüzler otoriter yönetimin karakterine, naturasına uygun bir şekilde, görmezden gelmek suretiyle aşacaktır.

***

Aşabilir, ama yasa da orada duruyor. AYM’nin CB kararnamelerini denetleme yetkisi de orada duruyor. Meslek odaları şimdi kendilerini savunmasın mı? Şimdi artık “durum böyleyken böyle, direnmenin anlamı yok, rejim değişti devlet değişti mi” desinler. Demezler. Ama diyelim ki rejimin sözcüleri, “oldu bitti” dediler, “kes sesini” dozunda konuştular ya da “tamam haklı olabilirsin ama bak gör başına neler gelir” mi dediler. O zaman ne olacak?

***

Bu günümüzün yanıtı içinde sorusudur. Yasaya insan haklarına aykırı düzenlemeler kabul edilemez. Olmaza olmaz demek meşrudur, yasaldır, demokratik haktır. Yok, “mücadelemizi meşruiyet içinde yükselteceğiz, yerel seçimlerde bak söz, bu kez kaybedince, YSK kapısının önüne yüzbin avukat, bir milyon doktor, 10 milyon işçi dikeceğiz, dikmezsek namerdiz, herkesi oraya çağırıyoruz şimdiden” diyorsanız bilmem.
Benim o gün başka işim çıkacak, ben kesin gelmem.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları