Muhalefetsiz!

30 Temmuz 2018 Pazartesi

Başkanlık ya da tek kişi yönetimi, ideolojisi, kurumları ve kadroları tam anlamıyla yerleştiriliyor.
Tam da bu sırada muhalefetin biri ana muhalefet olmak üzere iki partisi, üst yönetimleri tarafından neredeyse dağılma noktasına getiriliyor. Önceleri de çok yetersiz olan muhalefet, en çok gerekli olduğu bugünlerde tamamıyla kayıplara karışıyor.
Rejim, muhalefetsiz oluşuyor. Ya sonrası?

Dağılan muhalefet
24 Haziran seçimlerine gidilirken muhalefet iki ayaklıydı; biri Millet İttifakı diğeri de HDP. Seçim sandıkları kapanır kapanmaz Millet İttifakı dağıldı. İttifakın iki önde gelen partisi CHP ve İYİ Parti de iç sorunlarının çukurunda yaşam savaşı veriyor.
Kurultay yapılsın ya da yapılmasın acı gerçek şudur ki CHP, iki siyaset yeteneksizi, Kılıçdaroğlu ve İnce tarafından tam ortasından ikiye bölünmüş; haftalarca yıpratılmış ve muhalefet yapamaz bir duruma getirilmiş bulunuyor. Günlerdir CHP’ye yaşatılanlar, ne yazık ki, bu partinin önce yerel seçimlerde başarılı olması sonra da merkezi yönetime karşı etkili bir muhalefet sergilemesi olanağını çok büyük ölçüde ortadan kaldırıyor.
Merkez sağ siyaseti toparlayacağı beklentisiyle yola çıkan ve CHP’den de büyük destek gören İYİ Parti de kendi içinde genel başkanlık kaynaklı çalkantılar yaşıyor. Aslında merkez sağ siyaset, 2007 seçimlerine gidilirken Anavatan ve Doğru Yol partilerinin genel başkanları tarafından dağıtıldı ve AKP’nin içinde eritildi. İYİ Parti ya da bir başka yapılanma içinde de olsa merkez sağın yeniden canlandırılması ve bedenini kaptırdığı AKP’ye karşı çıkması çok ama çok zor görünüyor.
Kısaca yeni rejim muhalefetsiz oluşuyor.

HDP’nin gizilgücü
24 Haziran sürecinde HDP, devlet gücü kullanılarak baskı altına alındı; Demirtaş’ın yasalara uygun olarak sağlanan adaylığını sorgulayan Erdoğan, üstelik HDP sandığa gömülecek emrini verdi. Yetmedi, HDP diğer partilerin yaptığı iki ittifak tarafından da dışlandı ve diğer partilerden farklı olarak yüzde 10 seçim barajı sorunuyla karşı karşıya kaldı.
Bunlara karşın HDP, yanız Doğu ve Güneydoğu’dan değil ülkenin her tarafından aldığı oylarla yüzde 10 barajını aşmayı ve Meclis’e üçüncü büyük parti olarak girmeyi başardı. Denilebilir ki egemen siyasetin HDP karşıtlığı bir bakıma kendi çelişkisini yarattı. 24 Haziran’a gidilirken yaşanan baskı ve dışlama süreci karşısında HDP’nin elde ettiği başarı, bu parti bağlamında, bir siyasal gizilgücün varlığına işaret ediyor.
Erdoğan Başkan olduktan sonra da 24 Haziran’da altı milyona yakın oy almış olan HDP’yi terörist olarak düşmanlaştırmaya devam ediyor. Ancak diğer taraftan da HDP ile özdeş gösterilmeye çalışılan PKK’nin eski gücünden çok şey yitirdiği görülüyor. Kısaca PKK zayıfladıkça ve HDP tüm toplum kesimlerini kucaklayarak güçlendikçe bu partiye yönelik AKP-MHP kaynaklı terörist suçlaması da zayıflayacak ve giderek anlamını kaybedecektir.Onca olumsuz koşullara karşın seçimlerin muhalefet tarafının gerçek kazananı olmayı başaran HDP, bugün de, tek kişi rejimi karşısında demokrat toplum kesimlerini birleştirerek gerçek anlamda muhalefet olmayı başarabilir.
Temel soru şudur: HDP, düşünce ve ifade özgürlüğü, parlamenter demokrasi ve barış üçlüsünün üzerinde yükselecek olan yarının Türkiye’sine giden yolun açılmasının işaret fişeği olabilir mi?
Bu soruyu olumluya çevirecek olan, dahası, var olan koşullarda bunu yapması gereken HDP’dir.
Siyasetin çıplak gerçeği şudur: İktidar muhalefetsiz kurulsa da muhalefetsiz kalmaz. Hele bu iktidara karşı tez elden güçlü bir muhalefet partisi gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları