Necdet Bulut Olsa Ne Derdi?

03 Ağustos 2018 Cuma

Siyasi iktidarın, ABD ile başı dertte. Gerçi Meclis’teki 3 siyasi parti bir bildiri ile derde ortak olduklarını açıklayarak iktidara “yalnız değilsin” dediler. CHP’yi anlamak zordur böyle durumlarda, ama Necdet Bulut Hocam sağ olsaydı, “Evladım siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz, papaz değiş tokuşu ile antiemperyalist mi olunur” demez miydi?

***

Biz ne yapalım şimdi? “Papazı vermeyelim, bu bir milli meseledir” diyerek iktidar partisine sıkı destek çıkan CHP’nin “milli meseleler” konusunda kadim devlet politikasını sıkı sıkı koruduğu, korurken korunduğu, korunurken gerilediği anlaşıldı. Bir parmak gelişme yok. Papazı vermemekle mi, yoksa verip oradaki banka mutemedini almakla mı antiemperyalist olunacağı konusunda Necdet Bulut Hocam ne derdi peki? “Git işine ben böyle mi anlattım analitik düşünmeyi size” demez miydi?

***

“Bu problematiğin tahlili için tarihe bakmak değil o devirlerin kıymetini bilmek şarttır” diye konuşuyor yandaş kanal “münazaracısı”. Bir konu sorun değil de problematikse-sorunsalsa orada mutlaka bir “bit yeniği” ararım ben. Türkiye her ne kadar şu sıralarda, yedi ne demek, cümle düvele kafa tutar havalardaysa, bu havayı da gururla pazarlamaktaysa, zaman “hükümetlerin Batısıyla” uyuşma zamanıdır. Para bulup sonra “sıkı para politikası” uygulama zamanıdır. “Peki, parayı buldun diyelim, ne yapacaksın?” diye bıyık altından gülmez miydi böyle durumlarda Necdet Hocam.

***

Haydi kitaptan yazalım, kurtuluş kuramları arasında gerçekten radikal olanı, ayrılmaz parçaları ile birlikte uygulayabilecek nitelikte, yetenekte bir parti değilsen, senin için yol birdir. İşte bak sana “el sallıyor, gel gel ediyorlar”, neredeler diye sorma. O eski zamanlarda Türkiye İşçi Partisi’nin, TİP’in dergilerinde az mı yazdı Necdet Bulut Hocam, “Washington DC’dedir, şu sıralarda papaz olduğun ABD’de pek maruf teşkilatlardandır ki, eski devlet aparatına sor, iyi bilir, iyi tanırlar” diye anlatırdı sana.

***

CHP neden sallanıp duruyor? Sosyal demokrasinin sallantılı karakterinden bir, iç tutarlılık aramayışından iki, bilimden, bilim dünyasından, aydın korkusundan üç. Dahası var ama burada duralım. Korkacak ne var? Şimdi ortalığı pıtrak gibi sarmış olanlara değil, gerçek bilim insanlarına bakmalı kafası karışık olan. Bir ölçü var, eskidir, sağlamdır: bilim insanlarının bilimi kimler için geliştirdiğini sorgulayacaksınız; hangi sınıfların çıkarına hizmet ettiği sorusuna yanıt vereceksiniz. Vurulup öldürülenler iyi örneklerdir doğrusunu isterseniz, Necdet Bulut Hoca gibi.
Peki, ABD’nin ambargosuna ne derdi Necdet Hoca? “Ambargonun hedefi halktır, sorumlusu işbirlikçilerdir, halka anlatın, siyasetin oyunu, oyuncağı olmayın” derdi.

***

Ben burada duruyorum. Kendimde ne cevher bulduysam, haddimi aşıp Necdet Hoca adına konuşmaya başladım. Onun adına konuşmak bana düşmez. Ama bir kavgayı birlikte yaşamış sevgili Neşe Erdilek Bulut’a düşer. Neşe de üstüne düşeni yapanlardandır. Yapmış, oturmuş yazmış “Karanlığın Katlettiği Bir Bilim İnsanı”nı, Yazılama da basmış. “Biz de alıp okuyalım, duyuralım, böylece gittikleri mavi siyah göklerden bize öğüt vermeyi sürdürmüş olurlar” diye iyice havaya girerken ben, “Bak, benim öldürüldüğüm zamanları çoktan geçmiş, yaşını başını almışsın, topla biraz kendini” demez miydi Necdet Bulut Hocam.
İşte ben de susuyorum artık, son bir cümleyle...
Eline sağlık, çok yaşa sevgili Neşe...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları