Korkuyorum... Korkuyorsun... Korkuyor...

05 Ağustos 2018 Pazar

Başlığı neden böyle atmışım, hiç ama hiç anlamadım... Bu güzelim yeni Türkiye’de korkacak ne olabilir ki...
Hak var, hukuk var... Adalet mis gibi... Vicdanın daniskası var... Uygar bir ülkede, uygar ve bilinçli bir toplumda yaşıyoruz... Ekonomimiz parlak... Sanayimiz muhteşem... Tarım fevkalade... Emekçinin durumu şahane... Yaşam standardımız harikulade... Yaşam sevincimiz bomba gibi... Eğitim düzeyimiz fazlasıyla yüksek... Doğaya saygımız sonsuz... Toplumsal ilişkilerimiz uyumlu mu uyumlu... Farklılıklarımız huzurlu mu huzurlu... Dert yooook, derman çok... Daha ne isteriz ki...
(Aziz Nesin okusa bana kızar; böyle şakalar yapma, sahi sanırlar, derdi. Bir kez “Şu nötron bombası ne cici, ne güzel bomba... İnsanları öldürüyor yapılara dokunmuyor” konulu bir yazı yazmıştı da, anlı şanlı kimi yazarlarımız ciddiye alıp, Aziz Bey’e ateş püskürmüşlerdi... Geçelim.)
 
Pembe gözlük modası
Haftanın herhangi bir günü, Cumhuriyet ve tek tük muhalif gazeteler dışında tüm öteki gazeteleri alın önünüze... A, a, hepsi tıpatıp aynı! Aynı manşet, aynı başlık, aynı kocaman sözlerle çıkıyorlar. Birini ötekinden ayırmak olanaksız... İsimlerini görmeseniz hangisi hangisidir bilmek imkânsız. Yandaş olan, paşa, miralay, amiral ya da nefer gazete hiç fark etmiyor. Hepsi pespembe gözlüklü...
(Buraya koro girer: Korkuyorum... Korkuyorsun... Korkuyor... nakaratına başlar...)
Pembe gözlük kullanmaya razı olmayan gazeteciler ya anında işinden oluyor ya da önce uyarılıyor. Uyarılan gazetecinin önünde 2 seçenek var: Ya derhal pembe gözlükleri takıp, gezi yazıları, eğer gazeteci erkekse çapkınlık öyküleri, spor, olmadı magazin haberleriyle uğraşacak; ya da eğilip bükülmektense, benden bu kadar deyip işi bırakacak... Eh bu güllük gülistanlık dönemde bu ikincisi de pek kolay değil hani... Tıpkı yaşamdaki gibi, işten ilk atılan, işe en son alınan elbet kadın gazeteciler!
 
Vurun CHP’ye
Bu arada medyada çalışıp, hiç ama hiç korkmaya olanak vermeyen konular da var elbet. “Vurun CHP’ye” diye özetleyebileceğim, geniş bir yelpazeye yayılan konular...
Seçim öncesi CHP’nin yüzüne bile bakmayanlar şimdi farklı farklı ama birbirine benzer kanallarda, CHP tartışıp duruyorlar... Seçim öncesi zar zor sayfalarında yer açabildikleri CHP hakkında şimdi sayfalar boyu analizler ve CHP hakkında tek satır yazmamış kerli ferli yazarlar döktürüp duruyor şu sıralar... CHP de bunun için elinden geleni yapıyor doğrusu.
Sıkıysa AKP’yle ilgili düşüncelerini yazsalar ya... (Buraya da nakarat girebilir...) Ama yok! Hem zaten ona gerek de yok. Çünkü herkesin bildiği gibi AKP’de tam bir demokrasi işlemektedir. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilmekte, savunabilmekte, tartışabilmektedir. Bu konuda AKP’li hiç kimsenin en ufak bir korkusu, bırakın korkuyu, endişesi, kaygısı, tedirginliği yoktur. Zaten olamaz da... İktidarda böylesi huzurlu, uyumlu bir parti varken ancak başarılardan söz edilebilir. (Korkuyorum... Korkuyorsun... Korkuyor...)
 
Ödüm kopardı biyolojiciden
İzmir Amerikan Kız Lisesi’nde bir biyoloji hocamız vardı. (Bunu daha önce anlattım galiba) Hepimizin ondan ödü kopardı.
Daha ilk derste söylemişti: “Saygı, ya sevgiden doğar ya da korkudan...” Ve eklemişti: “Bir yılda kendimi size sevdiremem, korkun, ama saygı gösterin!”
Ona saygı gösterdim elbet, ama en büyük dersi de almış oldum: O günden sonra korktuğum hiçbir şeye saygı duymadım. Sadece sevdiklerime duydum.
Sahi yukarıdaki başlık nerden geldi bu yazının başına? Olsa olsa, dış mihraklar getirip onu oraya oturtmuştur. Başka ne olabilir ki! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları