Cumhurbaşkanım Yok!..

12 Ağustos 2014 Salı

Sonuçta “sultan” kazandı.
Seçim sonuçlarının ardından sosyal medyada, paylaştığım arkadaşlara sordum:
“Yorumunuz nedir?”
Yanıtlar bu sayfaya sığmaz.
Benzer değerlendirmeleri buluşturdum.
Yıkılmışlık, yenilgi, hayal kırıklığı, tepki, öfke, hüsran, sıkıntı, moral bozukluğu, suçlama.
Anlarım, insan halidir, olacak.
Ama sıyrılmak, silkelenmek gerek. Bu psikoloji, duygusal travma, sorunu açıklamaya, çözmeye yetmiyor çünkü.
Düşünmek, akıl ve bilimi esas almak, insanlık tarihinden dersler çıkarmak gerekiyor.

***

Anlaşıldı ki, CHP cenahında “tıpış tıpış” gitmeyenler oldu, MHP cephesinde RTE’ye oy verenler...
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tutumunu, değerlendirmek zorunda değil miyiz?
Yorumlara bakılırsa en başta muhalefet, CHP ve MHP yönetimleri suçlanıyor.
Haksız sayılmaz...
Ama bizim siyasi kültürümüzde seçim yenilgisinin ardından gitmek, istifa etmek yok ne yazık.
Buna karşın çatı adayının doğru bir seçim olduğunu savunanlar, “CHP başarılıdır” diyen parti yöneticileri var...

***

Kimileri, çatı adayını dayatanları, kimileri ise boykotçuları, sandığa gitmeyenleri sorumlu tutuyor.
İkisinin de doğruluk payı bulunuyor...
Boykotçular ve sandığa gitmeyenler, bu tavrın RTE’ye yarayacağını bilmiyorlar mıydı?
Sanmam...
Gelelim, “bu halktan cacık olmaz” diyenlere...
Toplum, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra adım adım dönüştürüldü, karşıdevrim adım adım tezgâhlandı.
Değerler, ilkeler, yaşam biçimi değiştirildi.
Seyrettik...
“Tehlikenin farkında mısınız?” diye yıllar önce Cumhuriyet’in attığı manşeti anımsadım.
Ülkenin muhalefeti, “aydınları”, toplumun bir bölümü dudak büktü, görmezden geldi, umursamadı.
Yıllardır sermayenin, gericiliğin statükosu egemenken, bunun sözcülüğünü yapan tek adam önderliğindeki kadrolar, sanki kendileri de sorumlu değilmiş gibi “cambaza bak” dediler.
Toplumun bir bölümü inandı. Unutmayalım bu halk 12 Eylül faşizminin anayasasına yüzde 92 oy vermişti bir zamanlar.
Halk ikiye bölünmüştür artık.
Bir kesim yalanı, talanı, rüşveti, soygunu, hırsızlığı, baskıyı, otoriteyi, biat etmeyi, yandaşa çıkarı, sadakayı, avantayı, evlerdeki kasaları, ayakkabı kutularından çıkan paraları, sıfırlamayı, boyun eğmeyi şöyle ya da böyle onaylıyor, içselleştiriyor.
Ülkenin varlıklarının satılmasını, Cumhuriyet tarihinde görülmedik borçlanmayı kabul ediyor.
Yeni Türkiye’yi kurma yolunda bir viraj daha geçildi.

***

Balkon konuşmasına gelince, geçiniz...
Beklentisi olan bir daha duvara toslayacaktır bence.
Hayatımda, “müdürüm, amirim, başkanım, başbakanım, patronum, komutanım” sıfatlarını kullanmadım.
Doğal olarak benim cumhurbaşkanım yok.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı mı?
Bu antidemokratik seçimi saymıyorum.
Halkın yarısı oy vermedi.
Tek adamlığa, despotizme, baskıya, hayatıma müdahale edilmesine direnirim.
Karamsarlığın pençesine düşmem, umudumu yitirmem.
Daha güzel, daha mutlu, adaletli, savaşsız ve sömürüsüz bir ülke ve dünya için “mücadele” ederim.
Sol için.
Özgürlük için.
İnsan hakları için.
Aşk ve ekmek için...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları