Olaylar Ve Görüşler

Akademi nereye koşuyor?

09 Ağustos 2018 Perşembe

Yükseköğretim Kurulu siyasal iktidarın üniversitelerde sürekli kıldığı ihraç uygulamasını yayımladığı genelge ile sübjektif kurallara bağladı.

Ülke yönetimi siyasal iktidar tarafından yeniden yapılandırılıyor. Uzunca süredir yapılan çalışmalar hızla uygulamaya konuluyor. Süreçle ilgili toplumun değişik katmanlarından, sivil toplum örgütleri tarafından farklı görüşler belirtiliyor. Üniversiteler ise kendisini sürecin dışında görüyor olmalı ki olumlu ya da olumsuz söylem ortaya koymadı. Bireysel olarak öğretim elemanlarının ortaya koyduğu karşıt söylemler ise üniversitelerde karşılığı olmasına karşın çığa dönüşmedi. Bunun nedeni 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun (YÖK) üniversiteleri yeniden yapılandırırken akademik ve idari özerkliği yok etmesi. Yapılan -36 yıluygulamalarla kurum içi korku egemen kılınarak öğretim elemanlarının yıldırılması, ürkek/ kırılgan kimlik kazanmaları sonucu sorgulayıcı olmaktan çıkıp kamusal duyarlılıklarını yitirmeleridir.

1402’likler akıllarda
Üniversiteleri yönetme izlencesini düzenleyen Yükseköğretim Kanunu’nun ve uygulamakla yükümlü Yükseköğretim Kurulu’nun ruhunu baskı, kayırma, korkutma oluşturur. Akademide YÖK uygulamalarından söz edildiğinde ilk akla gelen çağrışım, üniversitelerden 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası aracılığı ile yapılan ilerici, demokrat, aydınlanmacı, üniversite özerkliğini savunan öğretim elemanlarının ilişkilerinin kesilmesi... Yine yasanın uygulamaya girmesi sonrası açığa alınan tüm öğretim üyelerinin yeniden atamaları yapılırken resmi söylem dışına çıkan/ çıkacağı öngörülen öğretim elemanlarının tekrar atamasının yapılmaması sonucu sistemin dışına itilmeleri. Öğretim elemanlarına uygulanan değişik mobing (yıldırma) uyumaları -sakal kesimi- ile ayrılmaya zorlanmaları oluşturur.

Sürekli tasviye için
Yükseköğretim Yasası’nın uygulanma sürecinde öğretim elemanlarına yönelik ilişik kesme, yıldırma -açılan sık soruşturmalar, özlük haklarının verilmemesi, kurum içi sık yer değiştirmeler, attım uğraş- uygulamaları geliştirildi ve çeşitlendirildi. Geliştirilen yöntemlerle resmi söylem dışına çıkan, aykırı düşünen binlerce öğretim elemanı mağdur edildi. FETÖ darbe kalkışması sonrası, örgüt üyeliği ve darbe kalkışması ile ilintisi var mı yok mu ayrımı yapılmadan öğretim elemanları toplu olarak kararnamelerle tasfiye edildi. Arkasından siyasal iktidar tasfiyeleri sürekli kılmak ve üniversiteleri siyasal izdüşümünde tutmak için -Türk üniversite tarihinde ilk- kalıcı yasal düzenleme yaptı. Yükseköğretim Kurulu siyasal iktidarın üniversitelerde sürekli kıldığı ihraç uygulamasını yayımladığı genelge ile sübjektif kurallara bağladı. Genelgeye göre, kamu görevinden çıkarma önerme dosyası, üniversite rektörlüğünce görevlendirilecek bir komisyon tarafından hazırlanacak. Dosyanın hazırlanmasında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/A maddesindeki usule ilişkin hükümler esas alınacağı ve rektörün, ilgili personelin çıkarılması yönündeki öngörüsü “açıkça” belirtilerek, ihraç dosyasının YÖK’e gönderilmesiyle süreç tamamlanacak.

Tek yetki rektörde
Üniversite çalışanları geçmiş uygulamalardan, kurulan soruşturma komisyonlarının nasıl çalıştıklarını bilir. Rektörlerin tek yetkili kılındığı yönetim izlencesi içinde, komisyonların rektörlerin istençleri dışında karar almalarının mümkün olmadığını yaşayarak öğrenmişlerdir. Ve siyasallaşan rektörlerin yasanın/genelgenin verdiği yetkileri aydınlanmacı, ilerici, özgür/özerk üniversiteyi savunan öğretim elemanlarının meslekten ihraç edilmeleri yanında, kendisi gibi düşünmeyen öğretim elemanlarını yıldırma -ıslah etme- amaçlı kullanmaktan çekince duymayacaklarını da...
Yapılan bu yasal düzenleme sonrası rektörler üniversitelerde kayırma, korkutma, yıldırma anlayışı kalıcı/egemen kılınırken; öğretim elemanları da düşünme sınırlarını, düşüncesinin içeriğini rektörün düşünme izdüşümüyle örtüştürme uğraşına gireceklerdir. Kısacası öğretim elemanları rektörler tarafında “teslim” alınırken, üniversitelerin de “iğdiş” edilme sürecinin kalıcı kılınmasının yolu açılmış olacak.  

İRFAN HATİPOĞLU
Mustafa Kemal Üniversitesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları