Mazbata

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Başbakan Erdoğan artık cumhurbaşkanıdır. Yoksa henüz değil midir?
Kendisinin “Daha değil, mazbatayı almadan olmaz, daha yemin işi var” diyerek işi sağlama bağlamak istediği anlaşılıyor. Haklıdır.
Böylece hem seçilmiş cumhurbaşkanı olmak ama aynı zamanda Başbakanlığı da üç beş gün daha bırakmamak ve sürprizlere fırsat vermemek yerinde olacaktır.
Etrafı kolaçan etmek, işi bozmaya kalkışabilecek olanlara karşı gerekli önlemleri almak, Başbakanlığı gönül rahatlığıyla “ehil” bir arkadaşa verdikten sonra Çankaya’ya çıkmak en iyisi, en garantilisidir.
Çünkü...
Çünkü Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde başkanlık yapabilmek için yolu temizlemek ve en azından 2015 seçimlerine kadar memleketin doğru dürüst yönetilmesini garantiye almak şarttır.

***

Sayın Erdoğan’ın ne kadar haklı olduğu zaten daha ilk gün ortaya çıkmıştır. Son yıllarda pek çok konuda ve ama en önemlisi başkanlık sistemi, parlamenter sistem gibi konularda ve ufak tefek kimi önemsiz şeylerde itirazlarda bulunan ve “Ben bu işi senden daha iyi yaparım, gel yer değiştirelim” demekte olan Sayın Gül, işte son dakikada “Partime dönüyorum” diyerek kuşkuların ne kadar yerinde olduğunu göstermemiş midir? Göstermiştir.
Ama Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanıbaşbakan ya da başbaşbakan olarak bu durumu ustalıkla savuşturacağını hepimiz biliyorduk ve öyle de olmuştur.
Konu şimdilik en azından on aylığına kapanmıştır.
Sayın Gül, AKP’nin hatırlı bir üyesi ama yalnızca üyesi olarak bekleyecek ve galiba “de facto” başkanlık sisteminin ne kadar etkili olduğunu beklerken görecektir.
Kuşku yok, muhalefet partilerinin kendilerini devre dışı bırakacak stratejilerde ısrar etmeleri ve muhalefet görevinin de AKP’ye düşmesi, örneğin Sayın Gül’ün bu göreve talip olması bir şanssızlıktır ama olsun. Çözülmeyecek bir sorun yoktur ortada.

***

Çözülmesi zor sorunlar, içeride dışarıda mucizevi çözümler beklemektedir.
Baş ağrıtan IŞİD, rehineler sorunu, iyice palazlanıp barajı aşma noktasına doğru tırmanan Kürt partisi, şu bir kere bulaşılan ve artık tüpe geri girmemekte direnen diş macununa benzeyen “çözüm süreci” gibi konular var bekleyen. Onları da bekleterek çözmek, en azından Sayın Hüseyin Çelik’in dediği gibi, şu pek güzel Amerikan icadı “topal ördek” evresinde içeride ve dışarıda ufak tefek düzeltmeler yapmak, derin bir nefes almak iyi olacaktır.
Bu arada “derinliklerinde” boğulma tehlikesi geçirilen stratejinin sahibini de “muti başbakan” olarak ödüllendirmek ve uluslararası güçlerin değişen politikalarına daha uygun, daha derin bir arkadaş bulmak da, işi sessizce çözmenin yollarından biri neden olmasın ki?

***

Anayasanın bilmem kaçıncı maddesini öne sürerek “İşte seçildin artık cumhurbaşkanısın” diyenlerin “seçildiysem Köşk neden hâlâ boş değil” sorusuna bir cevapları var mı? Yok! O zaman Sayın Başbakan bekleyecektir. 12 yıl beklemiş, 10 gün daha bekleyemeyecek mi?
Bu arada can sıkıcı ve galiba çözümü zor olan sorunu da Sayın Başbakan’ın arkadaşlarına uygun bir şekilde soracağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Şu kerameti kendilerinden menkul kamuoyu şirketlerinin sözlerine yatırım yapıp ense yaptılar. MHP’li kardeşlerden destek gelmese, muhalefet partilerinin strateji ve taktikleri imdada yetişmese, neredeyse ikinci tura kalınacaktı ve bunun hesabını sormaz mı Sayın Başbakan. “Gönülsüz namazlarını göklere ağdırmayanlar”, hesabı bitmemiştir Sayın Başbakan’ın sizlerle.
Hele şu mazbata bir gelsin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları