Yapay zekâ - jeopolitik

16 Ağustos 2018 Perşembe

Jeopolitik, coğrafyaların (kaynak, üretim alanları, piyasalar, ulaşım yolları) devletler tarafından kontrol edilmesine, emperyalizme ilişkindir. Teknolojik gelişme düzeyi jeopolitik sorunların, teorilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynar.

Yeni bir ‘coğrafya’
Mahan (19. yüzyıl), denizleri denetleyecek donanmaların önemini özellikle vurguluyordu. Mackinder (1904) tren yollarının getirdiği olanakları, kara taşımacılığının, Avrasya kıtasına egemen olmanın önemini vurguluyordu. Dünya savaşları, motorlu taşıtları, uzun menzilli uçakları, uçak gemilerini, telsizi, radarı ve nihayet kimyasal, nükleer silahları kullanıma sokunca, ABD hegemonyasının düşünürlerinin, diplomatlarının, Mahan ve Mackinder’in teorilerinin birleştirme çabaları, iki bloklu dünya varsayımı üzerinde, öne çıkmaya başladı. Bu bağlamda, G. Kennan’ın adını özellikle anımsamak gerekir.
Geçtiğimiz 30-35 yılda ABD hegemonyası geriler, “güç dengeleri” ortamına geçilirken, fiziki coğrafyaların yanı sıra dijital ağların oluşturduğu bir sanal uzayın, kaynak, üretim alanı (bilgi ve büyük-veri, yeni kaynaklar olarak önem kazandı), piyasa ve ulaşım yolu olarak şekillenmesi jeopolitik açısından yeni sorunları gündeme getirdi.
Bu yeni coğrafyada, hem bilgisayarların, veri depolarının, dijital ağların güvenliği, hem de sosyal medya ve elektronik finans ve ticaret olanaklarının şekillenmesiyle üretilen “büyük veri” alanının, bilgi üretim ve yayma süreçlerinin en hızlı ve etkin biçimde kullanılması devletler için yaşamsal bir önem kazanmaya başladı. Bu yeni sanal coğrafyada olup bitenler, fiziki coğrafyaların da denetlenmesi, korunması süreçlerinde yaşananları etkilemeye, hatta “hibrid savaşlar”, İslamcı terörizm gibi gelişmeler bağlamında belirlemeye başladı.

Yeni araçlar
Günümüzde, bu yeni teknolojik ekosistem içinde, büyük-veri, dijital ağlar ve süper-bilgisayarlar üzerinden kendi kendine öğrenen, çok hızlı problem çözen, yeni bilgiler üreten “yapay zekâ” (YZ), beraberinde getirdiği yeni sorunlarla birlikte en önemli araç, ilgi, büyük güçler arası rekabet alanı olarak, hızla öne çıkıyor.
Haziranda yayımlanan bir Chatham House raporu, YZ’nin uluslararası ilişkilerde önemli etkiler yaparak karışıklık yaratacağını savunuyordu.
Rapor, YZ’nin analiz yapma alanındaki etkisi, çok daha az sayıda insanın çok daha üst düzey kararları hızla alabilmesine, devletler arası anlaşmaların yakında izlenmesine, uyumun zorlanmasına olanak sağlayacağına işaret ediyor. Rapora göre, YZ’nin öngörebilme, projeksiyon yapabilme kapasitesi, analiz kapasitesinden çok daha büyük etkiler yapabilecek. Bu sistemlere sahip olan ülkeler ile olmayanlar arasında, büyük bir güç uçurumu oluşacak. YZ’nin henüz yeterince gelişmiş olmasa da, işlevsellik alanına, insansız taşıtlar, kendi kendine karar verebilen otonom silahlar, robot personel gibi araçlar giriyor. Rapor bu gelişmelerin uluslararası ilişkilerde savaşlar da olmak üzere radikal değişiklikler yaratmasını bekliyor.

Rakipler ve suç ortakları
YZ’nin hızlı gelişim sürecinde en önemli rekabet ABD ile Çin arasında keskinleşiyor, yarış giderek stratejik bir boyut kazanıyor. Geçen hafta Washington Post’ta Ignatious, Aspen Güvenlik Konferansı’ndaki izlenimlerini aktardığı yazısına “Bir uçak gemisinin durduramayacağı Çin tehdidi” başlığını koymuşu. ABD, hâlâ büyük ve masraflı silah sistemlerine yatırım yapmaya devam ederken, Çin bu silah sistemlerini etkisini kılabilecek YZ sistemleri üzerinde çalışıyormuş.
YZ alanında ABD hâlâ önde ama, aynı gazetede, Samuelson’un “Çin nefes kesen hızla bir bilim süper gücüne dönüşüyor” başlıklı yazısı, Çin’in ABD’ye yetişmeye kimi, örneğin, YZ’nin “nesne tanıma kapasitesi” alanında olduğu gibi geçmeye başladığını gösteren verileri aktarıyordu.
YZ üzerine yaşanan ve tüm insanlığın geleceğine ilişkin kâbus senaryolarıyla dolu sürecin gelişmesinin suç ortaklarına gelince, bunları görmek için aynaya bakmamız yeterli. Sosyal medya, e-ticaret, e-devlet kullanırken, YZ’nin algoritmalarının kendilerini eğittiği alanı her gün 2.2 trilyon gigabayt veri ekleyerek besliyoruz.
AKP Türkiye’sine gelince, bu kez de “onların YZ’sı varsa bizim de Allah’ımız var” diyerek işin içinden çıkamaya kalkarsak, YZ ile yönetilen sistemlerin sömürgesi olmaktan kurtulamayız.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları