Terbiye mi? Boşuna Aramayın!

18 Eylül 2008 Perşembe

Siyasette terbiye olur mu?

Doğrusunu isterseniz ben işin bu kısmına fazla değer vermem.

Düşünün, kişiyi 3-5 kuruşa 10-12 saat çalıştırıyor, akşam eve gönderirken “Size iyi akşamlar diliyorum, yemeğiniz bereketli, geceniz mutlu olsun” diyorsunuz.

Küfür müfür yok.

Ama gerçekte küfrün âlâsını, daniskasını mı desem, sallamışsınız; kimse farkında değil.

Ya da devletin resmi kuruluşu açlık sınırını, yoksulluk sınırını açıklıyor, üstelik rakamların akıl almazlığına da “Ne yapalım, uluslararası standartlar böyle” diye burun kıvırıyor, siz de büyümeden dem vuruyor, ihracat rakamlarıyla göz boyamaya hız veriyorsunuz.

Bir nezaket bir nezaket.

***

Şimdi Deniz Feneri davasında Alman savcı, komiser sıkıştırınca, eski defterleri karıştırıp Doğan Medya üzerinden basına veryansın.

Bu iyidir. Gerçek acıtır. Demokrasi balonu söner, Liberalin foyası meydana çıkar. Bela, çamurun içinden kafasını çıkarır.

Bu kadar bela da ancak küfürle iyi gider!

Çok bağırıyorlarsa, vardır bir hikmeti der halkımız. Üstü örtülecek, gargaraya getirilecek bir şeyler vardır.

İşte tam da bu nedenle...

Küfür gerçeğin aynasıdır.

Aynasıdır da, sakın patırtı gürültü arasında gerçekler kaynayıp gitmesin.

Küfredene değil, gürültünün gizlemek istediğine bakacaksın.

***

Şu Deniz Feneri çok önemli bir meseledir.

Kanal 7 de öyle.

Gündemi kaydırmayalım. Kavganın arkasındakini keşfedelim.

Biz bu özgür medyayı da, yandaş medyayı da, iktidarla patron arasında gidip gelen kalem erbabını da yakından izleriz.

Çünkü bizim asıl merakımız ondan sonra başlar. Gazetelerde görüyorsunuz. Öncelikle mahkeme mahkeme koşturan, belgelerin peşine düşen muhabirler, sonra onları değerlendiren, perde arkasını göstermeye çalışan yazarlar, canla başla çalışıyorlar.

Kimileri ise bu kavgadan her anlamda mustariptir. Nerden çıktı şimdi bu kavga? derler. İşler bozulabilir, AB ile ABD ile kurulmuş dengeler sarsılabilir diye düşünürler. Dile getiremedikleri kişisel kaygıları da vardır. Eski bilgilerini unuttukları için, sistemin işleyişini anlamakta zorlanırlar.

Aslında anlatmak işlerine gelmez.

***

Ama biz serbest piyasa ekonomisi denilen sistemin, daha doğru ve açık adıyla kapitalizmin, yeme içme, kayırma, kavga gürültü, paylaşma, yeniden paylaşma, birbirini tepeleme, bürokrasiyi kullanma olmadan işlemeyeceğini biliriz.

Kapitalizmin doğasında vardır.

Çatışmalar, paylaşmalar, yeniden paylaşmalar sırasında gerçeklerin ucu görünür. Gazetecilerin işi bu görünen gerçeği, siyasetçilerin, patronların elinden kurtarıp kamuya duyurmak, arkasını aramaktır.

***

Gizlenenler önemlidir.

Ne örtbas ediliyor, memleketin hangi can alıcı meselesi karartılıyor, niye Boğazlardan gemiler gidip gidip geliyor?

Yani sizin yediğiniz, içtiğiniz memleket bütçesinde fazla bir yekûn tutmaz. Önemli olan bütçenin dayandığı sistem. İnsanlarımızın daha bir süre açlık sınırının, yoksulluk sınırının altında yaşamlarını sürdürmeye çabalayacaklarını da biliyoruz.

Yine de kavga, gürültü, itiş kakış arasında parlayıveren gerçek kırıntılarının peşinden gitmek, görünen ipuçlarını yakalayıp çekmek bizim işimiz.

Memnunuz bu nedenle Deniz Feneri’nden, Başbakanın öfkesinden, havada uçuşan küfürlerden.

e-posta. [email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları