Dımdızlak 13 Gün...

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Yargıçları, savcıları ve polisleri hallaç pamuğu gibi attılar ama demek ki yetmemiş.
Yetseydi, anayasayı göz göre göre yok sayma uygulamasına girişirler miydi?
İzninizle bir senaryo da ben yazayım.
Seçilmiş cumhurbaşkanı konumundaki Erdoğan’ın “Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma komisyonda” üç dokunulmazlık dosyası var.
Dosyaların kimisinde hiç de yenir yutulur olmayan iddialar yer alıyor.
TBMM’de hazırlanan listede yazılanları anımsatayım.
1- Görevi kötüye kullanmak. (3/62)
2- Suçu ve suçluyu övmek ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek. (3/260)
3- (İdris Naim Şahin ile) Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak. (3/675)
Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçlarının resmen açıklanması ile Erdoğan’ın AKP Genel Başkanlığı’nı, milletvekilliğini ve dolayısıyla başbakanlığı kaybetmesi anayasa uyarınca zorunlu olarak yaşanacak.
Ama kaybedecekleri bunlarla sınırlı değil.
Cumhurbaşkanı yemini edip yeni bir dokunulmazlık zırhına bürüneceği 28 Ağustos saat 15’e kadar 13 gün dımdızlak(*) ortada kalıverecek.
Milletvekilliği düşeceği için TBMM Başkanlığı’nın yıllardır raflarda bekleyen dokunulmazlık dosyalarını ilgili savcılıklara göndermesi gerekecek.
Ya bir yürekli savcı çıkar da ifadeye çağırırsa.
Karizma hepten çizildi demektir.
21 Ağustos’a kadar AKP grubunun önerisi ile çalışması kararlaştırılan TBMM’nin bir hafta önce apar topar tatile sokulmasının nedeni de Yüksek Seçim Kurulu’nun mazbatası ile seçilme yazısının okunması zorunluğunun engellenmesi olabilir.

***

Ama bu yapay engellerin yaratacağı zırh olsa olsa 10 yıl sürebilir. Anayasadaki dokunulmazlığı kaldırarak Kenan Evren’i yargılatmakla açtıkları hukuk yolu, anayasayı yeniden değiştirip ömür boyu dokunulmazlık sağlayamazlarsa kendilerine kadar uzayacaktır.

***

Çalıp çırpmanın haram olduğunu bile bile, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” ya da “Eskiler yüzde 80’ini götürüyorlardı, bunlar yüzde 20’sini götürüyor” gibi laf cambazlığına sığınmak akıl alır gibi değil. Cumhuriyet’e 1928 yılında girmiş eli öpülesi kapı yoldaşlarımızdan Turhan (Culum) Ağabeyimiz vardı. Eski sistemde, erimiş kurşunla matris denilen harf kalıplarını makinede yan yana getirip satırlardan sütunları oluştururdu.
Komşu olduğumuz için kimi zaman gazeteden birlikte çıkardık.
Tasavvufu da iyi bilenlerdendi. Bir haksızlık, yolsuzluk olup da görmezden gelindiği durumlarda şöyle derdi: “Hazreti Allah, ihmal etmez, imhal eder.” Yani günümüz diliyle “savsaklamaz, süre (önel) verir”.
Dinci geçinen kimilerine anımsatayım dedim.
(*) Dımdızlak: Sap gibi ortada kalma anlamında bir deyim. Sap gibi ayakta durmakla ilgisi yok.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları