Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sonrası CHP’de Vaziyet

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Seçim sonrası CHP’de özeleştirilerin sözde değil özde gerçekleştirilmesi, yeni bir yol haritasında, yeni politikalarda vücut bulması ne yazık ki zor görünüyor. Seçim öncesinden rengini belli eden muhalif grubun, genel başkanın ipinin çekilmesi için kazan kaldırdığını, kurultay çağrısı yaptığını düşünürsek, bundan sonraki sürecin CHP için kansız geçmesi pek mümkün görünmüyor. 6 ulusalcı CHP’li milletvekilinin yaptığı kurultay çağrısına Muharrem İnce’nin de katılmasına rağmen ulusalcı kanat yeterli imzayı toplayamayınca Kılıçdaroğlu kendi yetkisiyle olağanüstü kurultayı toplayacağını açıkladı. Önümüzdeki aylarda yapılması planlanan kurultay sonunda Kılıçdaroğlu kalır ya da muhalifler galip gelip partiyi yeniden ele geçirir. Sonuç ne olursa olsun yaşanacak iç savaştan CHP’nin yara almadan çıkması şimdilik hayal gibi. Kılıçdaroğlu partiyi merkez sağa açmakla suçlanırken toplumun bütün katmanlarıyla buluşma çabası miadı geçmiş birtakım reflekslerle engellenmeye çalışılırken aslında CHP’nin iktidara oynama yolunun bu olduğu gerçeği yadsınıyor ve küçümseniyor. CHP de bütün diğer siyasi oluşumlar da kendilerini oraya ait hisseden insanların gücüyle güçlenir, kişi kendi aidiyetini orada görüyorsa o parti onundur. Bunun en başarılı örneğini bugün AKP’de görebiliyoruz.
Kılıçdaroğlu da partiyi daha geniş kitlelere açarak hem CHP hem de ülke için doğru ve uzun vadede hayırlı bir adım atmaya çalışıyor. Kaldı ki bugün CHP’nin sorunu aslında bir genel başkanlık sorunu değil bir kadro sorunudur. Parti liderinin ve etrafındaki ekibin yürütmeye çalıştıkları yenilenme sürecine, değişime ayak uyduramayan mahalle, ilçe ve il teşkilatlarıdır. Teşkilat yöneticilerindeki yetersizlik, halktan ve ortak refleks gösteremedikleri genel merkezden kopuk yönetim biçimleri, iletişimsizlik ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kez daha şahit olduğumuz çalışma, emek, çaba eksikliği, organizasyonsuzluk, gerçekleşecek herhangi bir seçimi kaybetmenin baştan kabulü gibidir. Halbuki CHP’nin bırakın halktan kopma lüksünü, bilhassa varlık gösteremediği Güneydoğu’ya ve Kürtlere yönelik somut politikalar üretmesi gerekiyor. Bunu yaparken de SHP’nin 25 yıl önceki Kürt raporuyla yetinmeyip daha da ötesine geçerek, zamana uygun, yenilikçi ve vizyonlu politikalara yönelmeliler. Aynı şekilde üretim, istihdam, çalışma hayatının düzenlenmesi, sanayi, tarım, eğitim, çevre, kadın meseleleri gibi konularda CHP’nin ne düşündüğünü ve tasarladığı politikaları net bir biçimde tarif etmesi gerekir. Siyasi partiler sokaklardan, mahallelerden yani yaşamın kendisinden beslenir. Dolayısıyla teşkilatların küçümsenmesi, buralara gereken özenin verilmemesi, tamamen masa başında oluşturulan mahalle, ilçe, il yapılanmalarındaki zafiyet kaçınılmaz olarak seçim başarısızlıklarını ve halkla bütünleşememeyi getirmektedir. CHP halkla doğrudan buluşacaksa şayet, hayatla örtüşecekse, sokaklardan başlayarak senin, benim adamım demeden, temsil kabiliyeti olan insanlar partiye kazandırılarak, gerektiği yerde revizyona giderek ve fakat CHP’ye bir ömür vermiş insanları da elbette küstürmeyerek, mahalle, ilçe, il ve genel merkeze doğru köklü bir yenilenme sürecine girmelidir. Partide CHP’nin halkla buluşmasına mevcut haliyle engel teşkil eden siyaset esnafı yapılara son verecek devrimsel nitelikte değişiklikler mutlaka hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde CHP’de konuşulan hep başarısızlıklar ve kurultaylar olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kazananı, kaybedeni
İlk kez halk oylarının işletildiği seçimlerden, aslında beklenildiği gibi, Erdoğan galip çıktı. Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu kaybetti. Bu noktada, seçim öncesi, yasak olmasına rağmen, ilan ettikleri anket sonuçlarıyla, seçmeni manipüle ederek bu yolla seçim sonuçlarını etkilemekle, algı operasyonu yapmakla suçlanan araştırma şirketlerinin payını da atlamamak gerekir. Tabii Erdoğan’ı yüzde 57-58 gibi oranlarla önde gösteren bu anketlerin AKP adayı tarafından başarılı bir biçimde miting alanlarında kullanılmasının da hakkını vermek gerekir. Bu arada, CHP ve MHP’nin ortak aday belirlemek yerine, kendi adaylarını çıkarması gerektiği, bu şekilde en azından her iki partinin de fire vermeden kendi seçmeninin oyunu alabileceği yönündeki görüşlerde haklılık payı bulunmakla birlikte, son kertede neticeyi değiştirmeyeceğini de kabul etmek gerekir. Bu şekilde belki seçimlerin ikinci tura kalması sağlanabilirdi fakat ikinci turda gene galip çıkan Erdoğan olacaktı.

Süleyman Seba
Spor dünyasındaki ağırlığıyla, bakanda saygı uyandıran duruşu ve zarafetiyle yerinin kolay kolay doldurulamayacağı isimlerden biriydi Süleyman Seba. Eksikliğini tüm camia ve hepimiz hissedeceğiz. Gittiği yerde nur içinde yatsın; ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları