Bayramı içerde kutlamak!

26 Ağustos 2018 Pazar

Bayramlar ya din kökenlidir ya da millidir!
Yani esas itibarıyla, kendi seçmediğimiz, doğuştan bize atfedilen kimliklerin vurgulanmasıdır bayramlar!

Hiçbirimiz nerede, ne zaman, hangi coğrafyada, hangi genetik mirasla, hangi
devlette, hangi millette, hangi ailede, hangi anne ve babadan doğacağımıza karar veremiyoruz...
Ama doğar doğmaz bir din/mezhep ve ırk/millet kimliği ile damgalanıyoruz ve istesek de istemesek de bu iki kimlik bütün hayatımız boyunca bizi takip ediyor!
Elbette kendi seçmediği bu iki kimlikten birini veya her ikisini birden reddedenler var...
Ama aile ve toplum beynimizi öylesine yıkıyor, bizi öylesine koşullandırıyor ki, bunu yapanlara pek fazla rastlanmıyor.
Burada vurgulamak istediğim konu, bayramların ister dini olsun, ister milli, bir “kimlik dışavurumu” olduğudur.
Şimdi işin en ince noktasına, “zurnanın zırt dediği konuya” geliyoruz:
İnsanlığın, Tarım ve Endüstri Devrimlerinden sonra eriştiği üçüncü aşama olan Bilişim Devrimi’nin siyasal sistemi Çağdaş Demokrasi (Siz isterseniz buna “Çoğulcu” veya “Özgürlükçü Demokrasi” de diyebilirsiniz), bütün bu kimlikleri eşit kabul ediyor.
Bu kabulü de hem devletin (siyasal iktidarın) bütün eylem ve söylemlerini eşitlikçi ve özgürlükçü eksenlerde kontrol eden Anayasa Mahkemeleri aracılığıyla hem de devletvatandaş ilişkilerine ek olarak vatandaşlar arasındaki ilişkileri de özgürlük, eşitlik ve adalet eksenlerinde düzenleyen bağımsız yargı mekanizmalarıyla gerçekleştirmeye çalışıyor.
Türkiye’de, zaten hiçbir zaman tam anlamıyla kurulamamış ve gerçekleştirilememiş olan, ama hiç olmazsa hedeflenen bir ideal olarak kabul edilen bu Çağdaş Demokratik Rejim:
Tohumları 19461950’de atılan, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de zirve yapan bir süreç içinde, 12 Eylül 2010, 10 Ağustos 2014, 1 Kasım 2015, 16 Nisan 2017 ve 24 Haziran 2018 oylamalarıyla ve 15 ve 20 Temmuz 2016’daki askeri kalkışma ve onu izleyen sivil darbeyle, tümüyle rafa kalkmış bulunuyor!
Elbette bu rafa kaldırılma operasyonu bir yandan bizzat yargı eliyle gerçekleştirilirken öte yandan yargı bağımsızlığını ve denetimini de yok eden bir sonuç verdi.
Dolayısıyla bu dini ve milli bayramların, “içerde”, bir kısmı mahkûm, bir kısmı tutuklu, bir kısmı ise görevli olanlar tarafından eşitlikçi bir biçimde, bütün kimlikler açısından aynı duygularla kutlanması pek olanaklı görünmüyor.
Bunu bildiğim için, bazı insanların sevdikleriyle birlikte mutluluk içinde kutladıkları bu bayramı, içerde tek başlarına veya zorunlu hücre arkadaşlarıyla geçirmek zorunda kalan farklı kimlik sahipleri için nasıl kutlayabileceğimi çok iyi kestiremiyorum...
Belki onlar için de, yine ADALET ve DEMOKRASİ ideallerini vurgulamak...
Din/mezhep ve ırk/milliyet eksenleri üzerinden bu idealleri gerçekleştirmenin olanaklı olmadığı gerçeğini yaşadığımızı belirtmek, en iyi Bayram Mesajı olabilir.
Bu arada, Bayram Tatili dolayısıyla TELE 1 ekranlarında ara verdiğimiz 18 Dakika programına da 27 Ağustos Pazartesi akşamı saat 20.05’te Merdan Yanardağ ile birlikte devam edeceğimizi haber vereyim.
DİREN (bütün din/mezhep ve ırk/ millet kimliklerine eşit saygı gösteren) ADALET...
DİREN (bütün din/mezhep ve ırk/ millet kimliklerine eşit saygı gösteren) ÇOĞULCU VE EŞİTLİKÇİ DEMOKRATİK CUMHURİYET!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları