Başka Bir Dünya Mümkün!

17 Ağustos 2014 Pazar

Türkiye’nin her yerinden, Van’dan, Zonguldak’tan, Bingöl’den, Muğla’dan, İzmir’den gelmiş dört yüz tane genç insan, kadın-erkek Seferihisar Belediyesi’nin onlara verdiği kamp alanında çadırlarını kurup atölyeler oluşturmuşlar. Bu arada, sırayla patates soymayı, kocaman kazanlarda pilav pişirmeyi daha ilk günden öğrenmişler.
Oluşturdukları atölyelerde en çok tartışılan konu, “sanatın bağımsızlığı”, “sokaktaki sanat” ve her zaman en umutsuz anlarda bile hatırlanması gereken bir slogan: “Başka Bir Dünya Mümkün!” Peki, bu başka bir dünyanın inşası için onlar ne yapmalılar? Nasıl bir yaşam tarzını benimsemeliler, güçleri ne?
İşleri sadece tartışmak değil, Seferihisar’ın köylerine gidip oyun oynayacaklar, şehrin merkezinde uzman kişilerce yapılan çeşitli atölyelere katılacaklar söyleşiler, forumlar onları bekliyor.
Türkiye’nin “sakin kenti” Seferihisar hiç olmadığı kadar hareketli. Genç-yaşlı, kadınerkek insanlar sokaklarda tango yapıyorlar. İşte bir anne oğul, tangonun vahşi adımlarını atmaya çalışıyorlar, ötede iki kız arkadaş gülerek birbirlerine tango adımlarını öğretiyorlar, çok iyi yapanlar da var, doğrusu dayanamadım ben de dans ettim.
Bir ara gözlerim yaşardı, sokaklarında dans edilen bir Türkiye. Bir rüya gibi. Neyse ki ucundan köşesinden bu rüyanın içine girdim.
Şimdi soruyorsunuz “Yahu bu Işıl nerede? Biz niye siyasetin sığ sularında acı çekerken, o bu kadar keyifli?” Öyle, seçim ertesi ben Seferihisar’a uçtum. Ve Türkiye 8. Tiyatro Buluşması’nın tam da içine düştüm. Dört gün bir ütopyada yaşadım. Elbette elimiz kolumuz bağlı oturmadık. Eski bir sokak tiyatrocusu olarak, sokak tiyatrosu atölyesi yaptık. “Sanatta Ötekinin Yeri” adlı söyleşiye katıldık. İki dinozor olarak Vecdi Sayar’la birlikte katıldığımız bu panelde, katılımcı LBGT’li genç dostlardan yepyeni bilgiler edindik. Öğrenmenin yaşı yok. Artık “cinsel tercih” değil, “cinsel yönelim” deniyor.
Ayın 12’sinde Zeynep Altıok, Orhan Aydın, Tuğrul Keskin, Vecdi Sayar ve Seferihisar’ın Tunç başkanıyla, doğru geçen yıl ağaçlarını hep birlikte diktiğimiz Can Yücel Ormanı’nın yolunu tuttuk. Epey zamandır böyle heyecanlanmamıştım, geçen yıl ben bir çam dikmiştim ve ona Deniz Gezmiş çamı demiştik. Acaba çam ne kadar büyüdü? Yaşasın, boyu Deniz’e çekmiş, bir yıllık ağaç, ama uzayıp gitmiş. Ona sevgiyle sarıldım ve “dünyayı değiştirmek için” yollara düştüğümüz o güzelim yılları anımsadım.
Bu aralar çok sulu gözlüyüm, tam yaşlar gözümden dökülüyor, birden gencecik bir çocuk geldi ve eliyle taşıdığı suyla ağaca bir can suyu daha kattı. Arkasını dönüp gittiğinde, sırtında o en sevdiğim sloganı gördüm: “Başka Bir Dünya Mümkün!” Bayrağı birilerine devretmişiz. Deniz’in bana gülümsediğine yemin ederim.
Bu arada gençler her gece köylerde oyun oynadılar. Ben de Sanat Bahçesi’nde oynanan, İstanbul’da kaçırdığım Esmeray Özadikli’nin tek kişilik oyunu “Yırtık Bohçayı” izledim. Trans bir bireyin hayatındaki kimi zaman komik ama tümüyle Türkiye’yi anlatan olayların sergilendiği etkileyici bir oyundu. Esmeray, pek zor olan bir kadın meddah rolündeydi. Cesurdu.
Bu arada Sığacık Kalesi’nde yapılan Can Yücel anma gecesinde, şiirler okuyan Tuğrul Keskin, Halim Yazıcı, Mehmet Esatoğlu ve Orhan Alkaya’ya eşlik eden, en küçük seyirci, gözü pek bir kız çocuğunun herkes sustuktan sonra incecik ama tüm kaleyi kuşatan sesiyle attığı slogan herkesi coşturdu: Berkin bizim içimizde yaşıyor!”
Kısaca dostlar çok az bir bölümünü anlatmayı başardığım Tiyatro Buluşması kararan yüreklerimize taze bir soluk üfledi. Tunç Başkan’a ve buluşmayı gerçekleştiren Tepebaşı Tiyatrosu ve tüm görev alanlara yürekten sevgiler. Orhan Aydın’ın dediği gibi “Tüm ülkede bu nokta atışlar çoğalmalı. Her yerde, her zaman!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları