Burjuvazi Mon Amour!

29 Ağustos 2018 Çarşamba

Ahmet Tulgar’a teşekkür ederim, burjuvalarımızın son durumlarını, nasıl sivilleştiklerini birinci elden anlattığı için. Önemli bir burjuva kişiliğin eski ama eskimeyen sözlerini Milliyet’te 2003’te yayımlanan bir söyleşiden Cumhuriyet’e aktardı. O zaman es geçmiş, ayıp etmişiz. Bir zamanların Yeni Demokrasi Hareketi olarak dağı taşı inleten liberal partisinin lideri Cem Boyner’in sözleri duvara asılacak cinstendir!

***

Tulgar’ın, Bakan Albayrak’ın toplantısını pür neşe anlatan ünlü burjuvamız Güler Sabancı portresi ile epeyce fikir sahibi olmuştuk. Devam ediyoruz; şimdi de Boyner’den “burjuvalarımızın artık bir sınıf olmaktan çıktıklarını, sınıflar meselesinin son kuşak burjuvalarla çözüldüğünü” geç oldu ama öğrendik işte sonunda.
Tulgar’ın Cumhuriyet Pazar’da (26 Ağustos) çıkan usta işi yazısını okuyun lütfen.

***

Bakın ne demiş Boyner? “Bizim büyüklerimizde, babalarımızda bir sınıfsal varoluş kavgasını yürütme ve bunun yeterli olması anlayışı söz konusuydu. Bunun için çabalıyorlardı. Tutumları sınıfsaldı. İş âleminin varlığını kabul ettirmek savaşı söz konusuydu. Bir tarafta işveren sendikaları, diğer tarafta işçi sendikaları bulunuyordu. Devlet bulunuyordu.”

***

Sonra taşlar yerine oturmuş: “Şu anda Türkiye’de taşlar yerine oturdu. Bundan sonraki tercihler artık daha kişisel olacak. Sınıfsal değil. Bizim kuşak artık kendisini siyasi partiler ya da TÜSİAD gibi derneklerle özdeşleştirmek yerine daha kişisel davaların peşinde. Mesela Güler başka işlerden para kazanıyor ama üniversite kurdu, kendisini üniversiteye adadı. Şarapçılığa katkıda bulunmaya karar verdi.”

***

Burjuvalarımızın sınıfsal çıkarlar peşinde koşmadıklarını, “sınıfsal çıkar gruplarının davalarının değil, kişisel davaların peşinde” olduklarını da öğreniyoruz bu arada! Geliyoruz büyük ve en önemli saptamaya; ‘Daha mı sivil yani yeni burjuva kuşağı?” Heyecan dorukta ve öğreniyoruz, “evet, çok siviller ve kişisel heyecanları tatmin etmeyi daha saygıdeğer buluyorlar.”

***

İşte bu kadar. Aptal yerine konulduğunuz hissine kapıldıysanız, hak veririm. Biz “sivil burjuvalarımızın” o “başka işlerden” nasıl para kazandıkları ile ilgiliyiz. Oralardaki artık değerin aktarılması mekanizmalarını merak ediyoruz. Aslında Boyner bu merakımızı gidermişti; “babalarımızın tutumları sınıfsaldı. İş âleminin varlığını kabul ettirmek savaşı söz konusuydu. Bir tarafta işveren sendikaları, diğer tarafta işçi sendikaları bulunuyordu. Devlet bulunuyordu.”

***

İşte budur diyorum, işte budur. Devlet sorunu çözdü; 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz, yaşadığımız OHAL’li ya da o halsiz kararname günleri derken burjuvalarımız artık keyiflerine bakıyorlar; uzun gezilere çıkıyor, şarapçılık yapıyor, üniversite kuruyor, arada bir gidip neşe içinde, ki affedilen vergi borçları, borç yapılanmaları vesaire için haklı olarak alkış çalıyorlar yeni dönemin devletlilerine.

***

Kimi zaman sistemin çelişkilerini kavramakta zorluk çıkarsa da “burjuva” ve “kapitalist” terimlerinin, aynı kişinin iki yüzü olduğunu anladık. Üretim sürecinin “yeniliklerle” durmadan altüst edilmesinin, toplumsal koşulların aralıksız sarsılmasının, bunalımlı, çalkantılı dönemlerin kapitalizmin karakteri olduğunu öğrendik. Üretim sürecinde gerçekleşen artı değerin, artan yoksullaşmanın nedeni olduğunu, kapitalizmi parlak bir geleceğin beklemediğini bir kere daha kaydettik.
Anladık ki gelecek birbirini yadsıyan gelişmelerle belirlenecek ve “katı olan her şey buharlaşacaktır.”

***

O nedenle diyorum ki burjuvalarımıza, gezin dolaşın, keyfinize bakın, sivilleşin; yarını bilmem, bugün sizindir, tadını çıkarın  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları