30 Ağustos: Ulusal Şahlanışın Simgesi

30 Ağustos 2018 Perşembe

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, iki mucizevî olaya dayanır:

1) Bütün siyasal ve askeri tarihi tersine çeviren Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması.

2) Bütün siyasal, sosyolojik ve kültürel tarihi altüst eden Atatürk Devrimleri ile, bir Din/Tarım İmparatorluğunun kalıntılarını, 15 yıl gibi kısa bir sürede, Çağdaş Endüstriyel/Kentsel bir topluma dönüştürecek temellerin atılması.

İşte 30 Ağustos Zaferi, hem Kurtuluş Savaşı’nın hem de Atatürk Devrimlerinin arkasındaki bu “Ulusal Şahlanış” sürecinin simgesidir!

 

***

Endüstri Devrimi’ni ıskalayan Osmanlı İmparatorluğu, zaman içinde zayıflamış, 1881’de Düyunu Umumiye’nin ilanı ile çökmüş, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş ve bu savaşta galip gelen üç büyük devletin orduları tarafından işgal edilmiştir.

İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri, İstanbul’da ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde üsler kurmuşlar, yönetime el koymuşlardır.

Galip devletler, kendi işgalleri ile yetinmezler:

Kendilerini Bizans İmparatorluğu’nun mirasçıları sayan Yunanları, taze kuvvetler olarak, Batı’dan

Ege’ye saldırtırlar.

Galip devletler bununla da yetinmezler:

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu kendi toprakları sayan Ermenileri de Doğu’dan saldırtırlar.
Sanmayın ki, Emperyalizmin gücü sadece İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlar ve Ermenilerle sınırlıdır:

Ülkeyi bu saldırılara karşı korumak için Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Mustafa Kemal’in Kuvayı Milliye güçlerine karşı, kendi iktidarını ancak Emperyalistlerin merhameti ile sürdürebileceğine inanan Halife Sultan’ın yani Padişah’ın emrindeki dinci kuvvetler de, hem düzenli ordu hem de isyan eden çeteler halinde, yukarda saydığım bu işgalcilerle dayanışma içinde savaşa girişirler.
İnanması zor ama, bütün bu güçler de yeterli değilmiş gibi, Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra, düzenli Kuvayı Milliye disiplinine girmek istemeyen Çerkez Ethem ve arkadaşları da Yunanlara katılırlar.

***

 

Yıllardır girdiği savaşlarda yenilmiş ve yıpranmış Osmanlı Ordularının kalıntıları ile yapılan Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Mustafa Kemal Paşa’nın emrindeki Kuvayı Milliye’nin yendiği düşmanları şöyle sıralamak olanaklıdır:

İngilizlerin işgalci askerleri.

Fransızların işgalci askerleri.
İtalyanların işgalci askerleri.

Batıdan çıkarma yapan Yunanlar.

Doğudan saldıran Ermeniler.

İçerden saldıran Padişah Ordusu.

İçerden saldıran isyancı çeteler.

Yunanlara sığınan Çerkez Ethem ve arkadaşları.

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman olanların, “Keşke Yunan kazansaydı, Hilafet devam ederdi” diye hayıflanan Orta Çağ kalıntılarının, “İstiklâl Savaşı Emperyalistlere karşı değildi; basit bir Türk-Yunan savaşıydı” diye küçümsemeye çalıştıkları Kurtuluş Savaşı:

Bir Doğu Uygarlığının, Emperyalist bir Batı Uygarlığına karşı kazandığı savaştı:

Bu savaşı basit bir Türk-Yunan savaşı olarak önemsizleştirmeye çalışanlara, Lozan Barış Antlaşması’nda yeni Türkiye’nin karşısında Antlaşmayı imzalayan düşman devletlerin Büyük Britanya (İngiltere), Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya olduğunu ve daha sonra başka ülkelerin de bunlara katıldığını anımsatmak isterim.

***


30 Ağustos Zaferi, 19. yüzyılın en önemli dünya sorunlarından biri olan ve “Osmanlı İmparatorluğu’nun hangi ülkeler arasında nasıl paylaşılacağı” anlamına gelen “Doğu Sorunu”na son noktayı da koyan bir zaferdir:

Osmanlı zayıflamaya başlar başlamaz, önce Rusya, sonra İngiltere, ülke içindeki Hıristiyan, özellikle de Rum ve Ermeni nüfusu bahane ederek, İmparatorluk üzerinde nüfuz kurma girişimlerine başladılar.
1771 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’nın kazanmış göründüğü bu üstünlük, 1856 Kırım Savaşı ve borçlanma süreci ile İngiltere’nin lehine dönmüştü.

Elbette Fransa, Almanya ve 1900’lerin başında ABD de bu nüfuz kavgasından geri kalmayacaklardı.
Nitekim İmparatorluk, yıkılırken, artık tümüyle Alman nüfuzu altına girmiş görünüyordu.
İşte 30 Ağustos zaferi, paylaşılmak istenen toprakların Misakı Milli sınırları ile belirlenen bölümü üzerinde yeni bir Cumhuriyet kurarak, bu soruna da (en azından Türkiye için) kalıcı bir çözüm getirmişti.

Bugünlerde Ortadoğu’da yaşanan kaos, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sırasında bölgeye, İngiltere ve Fransa tarafından getirilen sınırların, ABD tarafından, yeniden tartışmaya açılması sonunda ortaya çıkmıştır.

***

Kariyerine İngiliz İstihbaratında başlayan, yalanlarla dolu Mavi Kitap’ın yazarları arasına katılıp Ermeni Soykırımı iddialarına destek veren, sonradan Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da gazetecilik yaparak Yunan zulmünü Batı kaynaklarına aktaran, ama yaptığı geniş kapsamlı tarih incelemesinde, Türkileri olumsuz olarak etiketleyen Arnold J. Toynbee’nin, bir “Uygarlık Kuramı” vardır.

Bu kuram, daha sonra öğrencisi Samuel P. Huntington tarafından, İslam Uygarlığı’nı Batı düşmanı olarak ilan ettiği ve Atatürk Cumhuriyeti’nin de yıkılmasını önerdiği “Uygarlıklar Çatışması” adlı kitapta da kullanılmıştır.

Toynbee, bir uygarlığın yaşaması ve gelişebilmesi için mutlaka bir meydan okuma, bir sorun ile karşılaşması ve bunu yenmesi gerektiğini belirtir.

Bu sorun, bu meydan okuma, bir sel felaketi, bir zelzele veya bir düşman saldırısı, bir savaş olabilir. Toynbee’ye göre, bir toplum, bir uygarlık ancak böyle saldırıya karşı direnebilir ve ona rağmen yaşayabilirse gelişir ve devam eder.

Nitekim Batı Uygarlığı’nın üstünlüğünü savunan faşist Huntington, bu teoriye dayanarak, Sovyetler çöktükten sonra, Batı Uygarlığı’nın düşmanını kaybettiği için laçkalaşmasını önlemek için, yeni düşmanın İslam Uygarlığı olduğunu öne sürdüğü ünlü “Uygarlıklar Çatışması” kitabını yazmıştır.

İşte 30 Ağustos Zaferi:

Hıristiyan inancına sarılarak Türkleri kötüleyen Toynbee’nin oluşturduğu ve Atatürk Türkiyesi’ni parçalamak isteyen faşist öğrencisi Huntington’un da kullandığı ünlü “Meydan Okuma ve Karşı Koyma” kuramına göre de “Uygarlık kuran” bir zaferdir...

 Türkiye, Batı’nın saldırısına, “Meydan Okuması”na karşı koyarak “Ulusal Uygarlığının Gücünü” ispat etmiştir.

Bu anlamda 30 Ağustos Zaferi, Türkiye ve Atatürk düşmanlarının kendi kuramlarına göre bile, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Zafer Şahlanışıdır”!

Atatürk Cumhuriyeti’ni, içerden de dışardan da yıkmaya, kimsenin gücü yetmeyecektir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları