Dişleri Sökülmüş Eleştiri

02 Eylül 2018 Pazar

Polonyalı sosyolog Zygmunt Baumann toplum - eleştiri ilişkisini anlatırken, eylemlerinin sonuçlarından tatmin olmayan varlıklar olduğumuzu savunuyor. Düşüncelerimizin, eylemlerimizi sonuçlarına bağlayan, sonuçları belirleyen koşulları kapsayacak kadar uzağa erişmediğini anlatırken de “Eleştirel olmaya meyilliyizdir, fakat bizim eleştirimiz, deyim yerindeyse ‘dişsiz’dir” diyor. (Bireyselleşmiş Toplum, sf. 135 Ayrıntı Yayınları)

***

Düşünen ama sonuç alıcı girişimlerde bulunamayan, “sınırlı özgürlüklerle mutlu” insanlar olarak eğitilmiş, bu dar alanda dilsiz, kendine de ötekilere de ilgisiz, sunulan tüketim kalıbıyla mest olmuş kişilerdenseniz, eleştirinizin “dişleri sökülmüş” demektir. Oysa toplumun, siyasetin eleştirisi, mücadelenin olmazsa olmazı, gerçeği değiştirme isteği ve kararlılığıdır.

***

Bizde durum nasıl? Eleştirimiz toplum üzerinden siyaset alanına ya da siyaset alanından topluma ulaşıyor mu? Eleştirimizi “kabul edilmesi kaçınılmaz gerçekler” üzerine mi kurduk, yoksa gerçeğin kapılarını zorluyor muyuz? Bize sunulan “dar alanda politika yapmakla yetinme konforu” ile, “alanı biraz daha genişletme ricası” kol kola girdi mi? Nereden yola çıktılar? Şimdilik görünen, “ricanın” AB üzerinden denendiğidir. Hiç değilse ricanın kabul edileceğine dair işaretler alıyor mu bari ricacılar!

***

Bir başka “ricacı eğilim” ise farklı bir karakter gösteren ekonomik bunalım üzerinden ilerliyor. Bu ricacılar kendilerini iktidarın yerine koyarak, derin, pek içten bir “empati” duygusuyla hareket ediyorlar. İktidarın bakış açısıyla krize çözüm arıyor, karşılığında “meşruiyet içinde birlikte yaşama” umuyorlar. İkisi de bizi dişsiz bırakmak isteyenlerin amaçlarına uygun, siyaset dışı tutumlardır.

***

Solun krize karşı mücadele silahları, yöntemleri ise sistemin dışına çıkmayı öngörür. Sol programın özü, bugünden emekçileri, halk sınıflarını krizin yükünden kurtarmayı amaçlamak, radikal önlemler yalnızca sistem dışına çıkmayı hedeflerse çözümün garantiye alınabileceğini göstermektir. Böyle köklü bir çözüm, krizin yükünün paylaşımını, bir milyoneri bir yoksulla eşitleyen aritmetiğin aptallığı ile değil, yüksek matematiğin, çok bilinmeyenli cebirin hak gözeten ilkeleriyle gerçekleştirecektir.

***

İktidarın gündeminde herhangi bir kurtuluş reçetesi yok. Bu çaresizliğin arkasında bir dizi beceriksizlik, sistemin krize karşı önlem alabilme olanağının tıpkı gelişmekte olan diğer ülkelerde olduğu gibi sıfır olması yatıyor. Krize, giderek daha da ağırlaşacak krizlere bu sistem içinde çare bulunamaz. İktidar partisinin borçları erteleme gibi radikal önlemler alma cesaretinden, pazarlıkla yükü azaltma yeteneğinden söz etmek de mümkün görünmüyor. Başka “çareleri” de yok ama IMF’nin kapısını çalmak, borcu borçla ödemek, ölümü geciktirmekten başka ne işe yarar?

***

Solun, sosyalistlerin bugün yapabilecekleri, yapmaları gereken en öncelikli iş, yükün emekçilere, halk sınıflarına ödetilmesine karşı çıkmak, gerçek çözüm yolunun sistemin dışında, sosyalist bir çıkış olması gerektiğini topluma anlatmaktır. Bunun katı, dogmatik, toplum mühendisliğine indirgenmemesi, bilinen, denenmiş yol ve yöntemlerden yararlanmakla birlikte önünün açık olması da büyük önem taşıyacak, birikimin yeni deneyimlerle zenginleşmesine yeni olanaklar tanınmış olacaktır.

***

Belki de bunları söylemek için çok erkendir ya da erken bulunabilir; ama köşeye sıkışmış, krizlerle nasıl baş edeceğini bilemeyen, küresel piyasaların ve mali sermayenin ağır saldırısı altındaki dünyanın, gelecekle ilgili tüm tasarılarda acele etmek gibi bir zorunluluğu var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları