Gazetelere Döviz Darbesi

03 Eylül 2018 Pazartesi

Gazetelerin ve gazetecilerin baskı altında, güç koşullarda çalıştığını bilmeyen var mı? Sansürün, zorbalığın, gözaltının, tutuklanmanın, hüküm giymenin, vurulmanın, öldürülmenin, kısaca haber yazamamaktan öldürülmeye kadar geniş bir tehlike alanı içinde çalışır gazeteciler. Onların çalışma alanı, çoğu zaman 24 saat mekânı gazetelerdir. Genellikle bir sermaye grubunun, sınırlı sayıda da bağımsız vakıf ya da şirketin yayımladığı gazeteler yayın politikalarının rotasına göre bu baskılardan paylarına düşeni alırlar. Sermaye gazeteleri olsun bağımız gazeteler olsun iktidarların kendilerine yayın politikası dikte etmesinden hoşlanmazlar, ama sonunda iktidarlar ve sermaye dünyası bir şekilde öncelikle sermaye gruplarının gazetelerini iktidar yanlısı yapmayı başarır. Yöntemler çeşitlidir, baskı, satın alma, telefonla ya da başka etkin yollar ya da yargı müdahalesini gündeme getirmek gibi yöntemler işe yarar. Sonunda sermaye gruplarına bağlı gazetelerin sahipleri “yandaş” olmayı tercih ederler ya da alanı terk eder, gazetelerini iktidar tarafından tercih edilen, kolaylıklar sağlanmış bir gruba satarlar.
Bağımsız gazeteler bu türden baskılardan etkilenmezler, onları etkileyecek yöntemler daha farklıdır. Örneğin Basın İlan Kurumu’nun dağıttığı reklamlardan aldıkları pay kimi gerekçelerle düşürülebilir ya da dağıtımda zorluklar çıkarılabilir. Tekzip yağmuruna tutulabilirler, büyük gazeteler için sorun olmayan yayın yasakları, bağımsız gazetelerin ille de halka duyurmak istedikleri haberleri engeller. En etkilisi ise gazete sahiplerinin ve gazetecilerin sık sık savcıların karşısına çıkarılması, gözaltına alınması, tutuklanması ve nihayet mahkûm edilmesi, fiziken gazetecilik yapmalarının engellenmesidir.
Ama şimdi yeni bir düşman var: Bu düşman büyük sermaye gazetelerini değil, özellikle küçük ve bağımsız gazeteleri vurmaya hazırlanıyor. Yok, hazırlanmıyor, vurdu çoktan, vuruyor.
Türk Lirası’nın hızlı ve yüksek oranlarda değer yitirmesi, kâğıt fabrikalarının kapatılması nedeniyle ithal kâğıda mahkûm olan gazeteleri zor durumda bıraktı. En başa gidelim. Kâğıt fabrikaları, SEKA neden özelleştirilip kapısına kilit vurulmuştu? Neoliberal politikaların emridir, özelleştireceksin. Neyi? Her şeyi. SEKA da böylece özelleştirildi, fabrikalar kapatıldı, araziler değerlendirildi. Sonuç: Gazeteler dövizle, dolarla, avroyla kâğıt ithal eden az sayıda şirketin kapısına dizildiler. Döviz yükseldikçe maliyetler de yükseldi, indikçe, yok hiç inmedi...
En sonunda küçük krizlere dayanan bağımsız gazeteleri bu büyük kriz vurdu. Seçimlere kadar bir şekilde sabreden, kendini tutan Amerikan Doları 3.40’lardan 6.50’lere tırmandı, yani Türk Lirası hızla ve büyük oranlara değer yitirdi.
Bir an önce bu gidişin durmasını, önlem alınmasını istiyoruz, özellikle de bağımsız gazeteler istiyor. Çünkü bu baskı ağırdır, dayanmak zordur. Gazeteler kaçınılmaz bir şekilde satış fiyatlarına zam yapmak zorunda kalıyorlar, sayfalarını azaltılıyor, haftada bir iki gün çıkmamayı seçenler var. Yerel gazeteler ise bu baskıya dayanamayacak hale geldiler. İzmir’de 7 gazete pazar yayınlarına son verdi. Gazeteciler artan enflasyon karşısında gazetelerinden hep bekledikleri ve yıllardır alamadıkları ücret artışını unuttular bile.
Çare? Çare vergi kolaylıkları sağlamak, yerli kâğıt üretimini teşvik etmek olabilir. Duyuyoruz bir yerli kâğıt fabrikası kuruluyormuş ve kuran şirketin de Albayraklar grubuna ait olduğu söyleniyor. Demek ki kurulursa ki kurulmasını isteriz, bağımsız gazetelerin tıpkı Menderes döneminde olduğu gibi, kâğıt tahsisi, çünkü Başvekâlet karar veriyordu, kâğıt alımı konusunda zorluklarla karşılaşması olasıdır.
Gazeteler bu dövize bağlı ithal kâğıt sıkıntısında yalnız değiller. Yayınevleri de aynı dertten yakınıyorlar. Kitap basımı azaldı, kitap fiyatlarına kaçınılmaz zamlar geldi; okur sayısının azalması, yazarların yayınevi bulmakta zorlanmaları, sonuç olarak kültür dünyasının büyük zarar görmesi kaçınılmaz. Burada da çare vergi kolaylıkları sağlanmasından, örneğin kitaptan alınan yüksek KDV’den vazgeçilmesinden ve yerli kâğıt üretiminden geçiyor. Yoksa dosyalar çekmecelerde bekleyecek, küçük kitabevleri kapanacak, büyükler küçülecek.
İşin doğrusu yakın zamanda bu soruna çare bulunması zor görünüyor. Çünkü TL’nin değer kaybı genel politikanın mütemmim cüzü, ayrılmaz parçası olan ekonomi politikasının bir sonucu. Çaresi şimdiki yönetimin alamayacağı, almak istemeyeceği radikal kararlar. O nedenle gazeteler de yayınevleri de çareyi kendi dünyalarında aramak zorunda kalacaklar. Ama belki gazetesiz kalmak yönetim kademelerinin de hoşuna gitmez, bir mucize olur, vergilerde azalma, basın ilanlarında artış, kâğıtta karşılık beklemeyen, yandaşlık dayatmayan sübvansiyon, destek gerçekleşir.
Gazete her gün çıkmak okurunu bulmak, halkın hakkı olan haberi ona ulaştırmak zorundadır, öyle ya da böyle ulaştıracaktır da...

Okurlardan:
Bir dizi hata, yanlış
Gazetenizin 28 Ağustos tarihli internet nüshasındaki sadece bir haberden üç küçük alıntı:
anayasanın 87. maddesindeki nitelikli çoğunluk şartı olan 360 oya gerek kahnaması öngörülüyor.
Ceza indiriminde, terör suçlan ile kadına ve çocuklara yönelik cinsel ve şiddet suçları ile uyuşturucu kaçakçılığı ve imalinin kapsam dışı tutulması öngörülüyor.
TBMM’de 341 sandalyesi ve Medis Başkanı hariç 340 oyu bulunuyor.
Ayrıca haberde “öngörülüyor” süzcüğü 5 defa kullanılmış ve haberden çok yorum tarzında yazılmış! Üstelik de idam cezasının Avrupa Birliği serüveninin kesin sonu olacağı dahi belirtilmeden!
Bu arada “Anayasa”, “Mahkeme” “Meclis” türünden özel bir anlamı ve önemi olan terimlerin büyük harfle başlaması gerektiğini hatırlatmak isterim!
Bu gibi gelişigüzel, dikkatsizce yazılmış “haber”lere daha sıkça rastlamaktayım ve kullanılan dil, haber yazma tekniği ve yöntemlerinin bu şekilde ihmal edilmesinden rahatsız oluyorum!
Daha sık rastladığım bir diğer şey de kısaltmaların açık isimlerinin yazılmaması. BDDK, KOBİ ve benzeri kısaltmaların ilk kullanıldığında açık ismi yazılır ve daha sonra da kısaltma kullanılır. Yoksa ben mi yanlış biliyorum?
Sizce okurun iyi, temiz ve düzgün bir dille yazılmış haberleri okuma hakkı yok mu? Saygılar ve kolay gelsin efendim... Hikmet Pala

Fiyat artışının nedeni
Gazete fiyatına hem zam geldi hem de neden sayfa adetleri azaldı? Bunu öğrenmek istiyorum, saygılarımla. Adnan Sönmez
Okur Temsilcisinin notu: Giriş yazısında da vurguladığım gibi ne yazık ki kâğıt fiyatlarındaki dövize bağlı artış gazeteleri yayınlarını sürdürebilmek için önlemler almak zorunda bırakıyor. Bu önlemler de gazete satış fiyatını artırmak ve sayfa sayısını azaltmakla sınırlıdır. Yöneticiler yayını sürdürebilmek için Cumhuriyet’in de bu yolu seçmek zorunda kaldığını belirttiler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları