Bağış Erten

Futbolun yeni gerçekleri

05 Eylül 2018 Çarşamba

Daha önce de yazdım. Küçüklüğüm Gaziantepspor’a düşer benim. ‘O sezona’. Hayır, 2001’deki, Kadıköy’de 3-4 kaybedilen Fenerbahçe maçı dönemine değil. 1980’lerin başına. Darbe sonrasının tek yasal bir araya gelme faaliyeti olan futbola. Bir tür ‘Beynelminel’ filmi tadında gidilen maçlar... Eski stat kültürü... Anteplilerin sahra keyfi... Kebap kokularının rakı kokularıyla dalaştığı tribün atmosferi... Sonrasında, takım şampiyonluğa oynarken bile bir daha tekrarlanmayacak şekilde dolan tribünler... Ne kadar yazsam doyamam. Ama konumuz o değil!
1980-1981 sezonuydu o sezon. Trabzonspor şampiyon olmuş, Adanaspor ikinci bitirmişti. ‘Benim’ Gaziantepspor’um ise dördüncüydü. Galatasaray üçüncü, Beşiktaş beşinci, Fenerbahçe onuncu tamamlamıştı ligi. Sarı-Lacivertlilerin averajla kümede kaldığı meşhur sezon. O yıllar böyle yıllardı. Bir önceki sezon Galatasaray dokuzuncu, Beşiktaş on birinciydi mesela. Küme düşme hattının sadece iki puan üzerindeydiler. O vakitler bu tip sezonlar sık sık yaşanırdı. Türkiye’de yerelleşmenin en güçlü olduğu dönemlerde, şehir takımlarının şahlanışını izliyorduk. Alman’ın Bundesligası varsa bizim de Birinci Ligimiz vardı. Herkes herkese zorluk çıkarırdı. Zonguldakspor dördüncü olmuştu bir kez. Adanalılar zirvelerde gezinirdi. Şimdilerde alt lig sürgünündeki Kocaeli ve Sakarya zirveye kafa tutmaya ilk o zamanlar başladılar. Karadeniz, Trabzonspor önderliğinde o zaman başlattı fırtınayı. Ordu’sundan Bolu’suna dek...
Şimdi o günleri değil yeni Türkiye’yi idrak ediyoruz. Futbolun parasallaşması ve İstanbullulaşması ile birlikte bu çeşitlilik buldozer altında kaldı. En çok şampiyon olan dörtlünün tepede olmadığı her sezon o takımlar için başarısızlık kabul ediliyor artık. Arada gene sürprizler olmuyor değil, ama bugünün futbolunda güç dengesi bozuldu, makas büyükler lehine feci açıldı.
Ama işte köprünün altı hâlâ çok su kaldırıyor. Yeni Türkiye varsa, bir de Türkiye gerçekleri var. Ekonomi sadece hayatta değil futbolda da kötüye gidiyor. Mali açıdan eli kolu bağlı, eskisi gibi şaşaalı günleri mumla arayan, sınırlı bir alanda sihir bulmaya çalışan kulüplerle dolu ortalık. İşleri kolay değil. Hele de büyüklerin. Ne transferler içe siniyor, ne de elden gidenlerin yeri doluyor. Geçen cumartesi akşamı Fenerbahçe ve Galatasaray toplam 7 gol yedi. Aynı günde böyle bir ‘ikili hezimetin’ ligimizde daha önce görüldüğünü sanmıyorum. Son iki haftada İstanbul’un üçlüsü bir galibiyet alabildi, dört mağlubiyetleri bir de beraberlikleri var. Evet, takımlar daha oturmadı, evet, bu daha başlangıç. Ama suyun nereye akacağı belli olmaz.
Dün, Cumhuriyet’teki Cengiz Uygur imzasıyla çıkan “Her Şey Para Değil” başlıklı haberde de ayrıntıları var. Hiç olmadığı kadar dengeli bir lig yaşayabiliriz bu sezon. Bütçelerin birbirine yaklaşması, akıllı kurulan takımlar, yeni nesil teknik adamlar, hedef büyüten takımlar derken kimin düşeceği, kimin tepeye yakın duracağı meçhul. Dört haftalık puan durumunun dibine bakın. Fenerbahçe’yi yenen Göztepe orada, geçen senenin flaş ekibi, sezon başında Galatasaray’ı yenip kupayı alan Akhisar orada, Başakşehir dahil bütün şampiyonluk adayları en az bir kez mağlup oldu bile. Ama bütçe zorluklarıyla uğraşan Kasımpaşa, iyi kurgu, akıllı transferler derken dörtte dört yaptı bile.
Demem o ki, evet, bir sürü sorunu var İstanbullu üçlünün. Eskimiş futbol yorumcuları Fatih Terim’i sert olmamakla, Şenol Güneş’i küflenmekle ithaf ediyor. Cocu zaten ölü doğum onlara göre. Ama gerçek eleştiriler de var: Galatasaray’ın restorasyonu tamamlayamamış olması, Şenol Güneş’in metal yorgunluk emareleri, Fenerbahçe’nin olabilecek en kötü başlangıca imza atması... Bunları tartışabiliriz. Ama ligin diğer aktörlerini de hesaba katmamız lazım. Kabahatin çoğu İstanbul’un fiyakalılarında olabilir. Ama bir de diğerleri var. Kenar süsü değil artık onlar. Unutmamak lazım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları