Kahır Yüzünden Lütuf...

19 Eylül 2008 Cuma

Atasözlerimizin çoğu yüzlerce yılın deney imbiğinden süzülmüş sonuçları yansıtır.

Keskin sirke küpüne zarar verir bunlardan biridir.

Gençler belki bilmezler ama, Kahır yüzünden lütuf değerlendirmesi, Türkiyeyi meşgul eden tartışmanın sonucunu bence en iyi özetleyen tanımdır.

Bugünkü dile yok etme, perişan etme, ezme niyetinin iyiliğe yol açması diye çevirebiliriz.

Ama hemen belirtelim ki söz konusu iyilik, Sayın Başbakanın bizzat yaptığı bir iyilik değil, yanlışların yol açtığı iyiliktir.

Başbakan ile Doğan Medya Grubu arasındaki tartışmada, pek çok meslektaşımız haksızlığa uğradı.

Hakaret içeren sözcüklere hedef oldu. Bu meslektaşlarımızın bir bölümü 1960ta Demokrat Partinin Tahkikat Encümeni dönemini, 12 Mart 1971i, 12 Eylül 1980 dönemlerini atlatmışlardı. En genci ise 12 Eylülü yaşamıştı. Yani yönetimlerin geçici olduğunu biliyorlardı. Saldırılara aynı düzeye inmeden yanıt vermeyi başardılar.

***

Gelelim tartışmanın iyilik tarafına.

Gazetecilik mesleğinin etik ilkelerinden daha çok söz edilmeye başlanması ve bununla yetinilmeyip savunulmasına ağırlık verilmesi hem okur ve izleyiciler, hem de gazeteciler için hayırlı bir süreç başlattı.

Şu da ortaya çıktı ki, siyasetçiler, meslek ilkelerine uygun gazetecilik yapılmasını istemiyorlar.

Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin 1988 yılında, geniş bir katılımla hazırlanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi adında bir kurallar dizgesi var.

Cemiyet yönetimleri, yaygın bir biçimde uygulamaya sokulması için çaba harcıyorlar. Meslek içi eğitim seminerlerindeki tartışma bölümlerinden birini de bu konu oluşturuyor.

Ama geldiğimiz nokta, gazetecilerin uymaları gereken kuralları yalnız gazetecilere anlatmanın yeterli olmadığını gösteriyor.

Başta politikacılar olmak üzere kamuda görev alanlara da bir yolunu bulup anlatmak lazım.

İşte size uyulması tarifsiz öfkelere neden olan birkaç kural: Halkın bilgi edinme hakkı uyarınca gazeteci, kendi açısından sonuçları ne olursa olsun, gerçeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorundadır.

Gazeteci; bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüklerini ne pahası olursa olsun savunur.”

Gazeteci; temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinler ile belgeleri değiştiremez, tahrif edemez.”

Gazeteci; her türlü baskıyı reddeder ve basın-yayın organındaki yöneticileri dışında, kimseden işiyle ilgili bir talimat alamaz.”

Bilgisizlik yüzünden bir yanda patronu suçlayan siyasetçiler, öte yanda da iktidarla aynı siyasal görüşlere sahip olmalarına karşın patronu savunup, çalışma arkadaşlarını suçlayan yazarlar, durumun ne kadar trajikomik olduğunu ortaya koyuyor.

***

Söz meslek ilkelerinden açılmışken, üzerinde durulması gereken bir konu daha var.

Ergenekon iddianamesinin mahkemeye sunulması sonrasında bir hukuk tartışması başladı.

İddianame ve ekleri; içeriği, Ceza Mahkemeleri Yasası, davayla ilgisi olmayan kişilerin özel yaşamlarına yer verilmesi ve gözaltına almalarda uygulanan yöntemler açısından irdelendi. Ama bence meslek ilkeleri açısından da irdelenmeliydi.

Daha önce ayrıntıları gazetede çıktığı için yinelemiyorum. Dava dosyasında İlhan Selçuk ile İbrahim Yıldız arasında, biri 14 Şubat 2008, diğeri 20 Şubat 2008de yapılmış iki telefon konuşması kaydının tespit tutanağı var.

Birinde Amerika temsilcimiz Elçin Poyrazların ABD Başkan Yardımcısı Cheney ile yaptığı görüşme, ötekinde de Ankara Temsilcimiz Mustafa Balbayın ABD Büyükelçisi ile görüşmesi ve bu görüşmelerin yazılmamak kaydıyla yapıldığına ait cümleler var. Bu durum iddianamede aynen şöyle değerlendiriliyor:

Dolayısıyla bu görüşmede de Cumhuriyet Gazetesi Amerika Temsilcisinin Dick Cheneyin danışmanları ile görüşme yaptığı, görüşmenin içeriğinin de bilgi alışverişi ile ilgili olduğu, bu konuların gazetede yazılmamasının istenmesinin de ilişkilerinin farklı bir boyutta olduğunu göstermektedir.” Cheneyin de Ergenekon örgütü kapsamında olup olmadığı sorusunu lütfen bana yöneltmeyin. Çünkü bilemem.

Ama gelelim meslek ilkelerine.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi diyor ki:

Gazeteci; kendi çabasıyla elde etmedikçe, bir kaynağın verdiği bilgi veya belgenin yayımlanma tarihi konusundaki isteğe uymalıdır.

(...)

Gazeteci, açıklanmaması kaydıyla (off the record) verilen bilgiyi ve sarfedilen sözleri yayımlamamalıdır.”

Yorumunu benden beklerseniz yanılırsınız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları