Perihan Ergun

‘İncinsen de İncitme!’

21 Ağustos 2014 Perşembe

En yüce değer olan aklın ve ahlakın simgesi olması gereken insanlara İslam dininin erenlerince sunulan öğütlerden biri olan yazı başlığındaki özdeyiş, tüm Bektaşi ve Mevlevilerin dışındaki İslami inançlılarca da büyük kabul görmüştür. Örneğin “Kin olanda din olmaz” vs. gibi.
Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde bu yıl da 51’inci ulusal ve 25’inci uluslararası kültür sanat etkinlikleri eşliğinde Hacı Bektaş Veli’nin saygı ve sevgiyle anıldığını yazılı ve görüntülü medyadan izledik. Uzun yıllar, hiç aksatmadan 16 Ağustos’ta Hacıbektaş’ı anma törenlerinde birçok kez de dostlarla birlikte hazır olmuşuzdur. Hatta bir keresinde de Bakırköy CHP Belediye Başkanı merhum Yıldırım Aktuna’nın hizmetimize sunduğu otobüsle, başkanı olduğum CHP Kadın Kolları üyeleriyle birlikte Hacı Bektaş’ı anma törenlerine katılmıştık. Bu yıl da binlerce yurttaşımızın ellerinde ay yıldızlı bayrağımızla etkinliklere katıldıklarını gazetelere yansıyan fotoğraflarından izledik.

***

Bendeki bu saygı Türkmenistan’a yolum düştüğünde Sayın Ahmet Yesevi’nin adını taşıyan ve çok hayranlık uyandıran bütünüyle ak mermerden yapılmış olan camisiyle bir bölümüne yerleştirilmiş olan türbesini görünce pekişmişti. Bu görkemli caminin ak mermer olan duvarlarına gene mermerden kabartma yazı sanatıyla ayetlerle öğütleri simgeleyen sözlerin işlenmiş olduğunu hayranlıkla izlemiştim. Bu görüntülere karşın caminin hemen yanındaki toprak meydanda Ahmet Yesevi’nin iki üç basamakla inilen işyerinde deri ve tahtalardan kendisiyle öğrencilerinin elinden çıkmış, mutfakta kullanılan çeşitli kap kacak örnekleri sergileniyordu. Bunların satılışıyla ilgili ilginç bir öykü de vardı. Şöyle ki: A. Yesevi yaptıkları bu kap kacağı eğitilmiş olan ineğinin sırtındaki heybelerin iki tarafına koyarak onu tek başına pazara salarmış. Pazardaki alıcılar heybelerden gereksinmelerini seçerek bilinen ücretini ineğin boynundaki keseye atarlarmış. Eğer aldıklarının ücretini ödemezlerse eğitilmiş olan inek inatla olduğu yerde durur ücretin ödenmesini beklermiş. Bunu görenler ödemeyi yapmayanı uyarır keseye ücreti attırdıktan sonra inek yoluna devam edermiş. Bu öyküyü bana nakleden cami görevlisi, Ahmet Yesevi’nin erenliğinin hayranlığı içindeydi.

***

O gün, günlerden cumaydı; türbeden biraz aşağıdaki meydana kurulmuş ocaklardaki kocaman kazanlarda pişirilmiş olan Türkmen pilavlarını namazdan sonra camiden çıkacak cemaatle orada bulunan kadın, erkek, çocuk, konuk kim varsa herkese ücretsiz olarak, Ahmet Yesevi adına adak olarak dağıtmışlardı.
İşte bu gözlem ve algılarla Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Hazreti Mevlana ile öteki erenlerin neden Ahmet Yesevi yoluna girdiklerini, yaratılanlara Yaradan’ın gözüyle iyi niyetlerle bakarlarken tasavvufi inançlarla iyi ahlakı, birlik ve beraberliği öğütlediklerini anlamış oldum.
Ama bir de bugünkü İslam dünyasında acımasızca, İslamlık adı altında örneğin; IŞİD’in (Irak-Şam İslam Devleti) Ezidilerle soydaşlarımız Musul halkına yaptıklarını, baş kesmelere varan canilikleriyle, camileri, türbeleri yıkmalarıyla hangi İslam inancına (?!) dayandıklarını tanımlayamadan yüreklerimiz yanarak izliyoruz. Özellikle de İslamı siyasetlerine alet eden AKP iktidarının gönül dostu ABD bile IŞİD’i bombalarken onların özellikle de RTE’nin dostluk gösterilerini şiddetle kınıyorum.
10 Ağustos 2014 günlü seçimde CHP ile MHP’nin hatalı aday göstermesinin seçmenleriyle halkta oluşturduğu tepkinin getirdiği katılım eksikliğiyle RTE’ye Cumhurbaşkanlığı sunulmuş oldu. Ama bu sonuç da gene onun hırslarına yetmedi. Anayasanın 101. maddesine karşın hâlâ başbakanmış gibi kural ve yasaları hiçe sayarak hatta, yönetimindeki Resmi Gazete’de YSK’nin gönderdiği seçim sonuçlarının duyurulmasını da engelleyerek yasa tanımazlığa devam ediyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Torbadan Öcü Çıktı 18 Eylül 2014

Günün Köşe Yazıları