‘Atatürk Cumhuriyet’i bana emanet etti’...

17 Eylül 2018 Pazartesi

Bu sözü ben söylemek isterdim ama Orhan Karaveli benden önce söylemişti. Bir toplantımızda söylediği bu sözler aklıma kazındı.
Şimdi görevden ayrılan Vakıf yönetimi işbaşına geldiğinde Orhan Karaveli bana telefon etmişti. Artık gazeteyi almayacağını, benim de yazmamam gerektiğini, beni de okumayacağını söylemişti.
Değerli bir dostumdu ve beni düşündürmüştü.
Ben de yazmamalı mıydım?
Cumhuriyet gazetesinde yazılarımın çıkış tarihi 1966 yılına kadar gider. Gazetenin ‘Millet Yapar’ kampanyasındaki yazı yarışmasında ikinci seçilen yazımdan sonra dönemin yazıişleri müdürlerinden Ziya Nebioğlu bana Cumhuriyet gazetesinde yazma teklifi yaptı. Genel Yayın Müdürü Ecved Güresin, diğer yazıişleri müdürü Erol Dallı dönemi. 36 yaşında genç bir tıp doktoru için elbette büyük bir onurdu. Kabul ederek 2. sayfaya yazmaya başladım. Daha sonra dizi yazılarım yayımlandı.
Nadir Nadi’nin ayrıldığı dönemde ve İlhan Selçuk ve arkadaşlarının ayrıldığı dönemde yazılarımı kestim. Onun dışında hep yazdım. 52 yıl olmuş.
Özlem Yüzak doğru bir açıklama yapmış. ‘Cumhuriyet gazetesi bir kaledir, biz de kale bekçileriyiz’ demiş. Ben de hep bir ‘Atatürk Cumhuriyeti nöbetçisi’ duygusu taşımışım. Yazdım. Yazmayı sürdürdüm. ‘Atatürk Cumhuriyeti’ deyimini hep kullandım. Çünkü, bu Türkiye Cumhuriyeti, kurucu Ata’sı kabul edilmezse başka bir şey olmak zorunda kalır. Sonuçta da İslam Cumhuriyeti’ne kadar gider.
Hemen belirtmeliyim ki, hiçbir dönemde yazılarımıza müdahale edilmedi. Ne bir eleştiri, ne bir telkin, ne bir ima.
Düşündüğümüzü yazdık, yazdığımız yayımlandı.
Şimdi, Vakıf yönetimi değişti. Ayrılan yazarların çoğu, sonradan gelenlerdir. Kazanç saydığım, okumaktan zevk aldığım yazarlar da oldu. Gazeteye hiç uymadığını düşündüklerim de. Ama gidenlerin de kalanların da yazılarını okuyorum. Duygusal olanlar da, buruk olanlar da hep belli bir özeni koruyor, Cumhuriyet gazetesinin önemini vurguluyorlar.Önemlidir bu.

***

Tez-antitez çatışması sıcak bir çatışmadır. Taraflar keskin çizgilerle ayrılmıştır. Bu çatışmada siz de seçtiğiniz tarafta kesin bir yer alırsınız.
Ama gözden kaçmamalı, başarılar hep sentezle kazanılmıştır.
Mustafa Kemal bir sentez ustasıdır. Geçmişle geleceği buluşturmuştur. Eski geçmişten yeni gelecek yaratmıştır. Kadrolarında hep bu sentez ustalığını görürsünüz.
İlhan Selçuk da bir sentez ustasıydı. Kendisi gibi düşünmediğini bildiği kişilerle de çalışmıştır.
Elbette ‘ilkeli sentez’den söz ediyorum.
Aynı hedefe yönelmiş enerji kaynaklarının buluşmasından söz ediyorum.
Böyle bir sentez günümüzde ulaşılmaz bir ütopya mı? Olmaması gerekir.
Elbette bir gün ‘tez-antitez’ çatışmasını aşıp ‘ilkeli sentez’ alanında buluşacağız. Bunu umut ediyorum.

***

‘Artık gazeteyi almıyorum’ diyenlere hep söylediğim şu oldu: ‘Siz gazeteyi almamakla kime hizmet etmiş oluyorsunuz? Gazeteyi alacak ve eleştireceksiniz.’
Bu gazete yaşamazsa bir gazete eksilmiş olmayacak, bir Cumhuriyet kurumu yok edilmiş olacaktır.
Ben ayrıca, Cumhuriyet gazetesinin ülkede bir ‘Kültür Merkezi’ olarak toplumla buluşmasının sürekli bir çalışma programı olmasını önerdim ve öneriyorum.
Cumhuriyet gazetesini Mustafa Kemal Atatürk kurmuştur.
İlhan Selçuk da bu gazetenin pusulası olmuştur.
Atatürk Cumhuriyetinin temeli de uygarlığın dayanağı olan Rönesans ve Aydınlanma devrimleridir. Bu devrimler de hümanizma temeline dayanır ki, dünyayı doğadışı güçlerin iktidarından insan iktidarına devreden büyük değişimdir.
Şimdi, bunları geçmişin hikâyeleri sayıp küresel kapitalizmin tüketim toplumu dayatmalarını vitrine çıkarırsanız yanılgıya düşersiniz.
Günümüzün çatışması da, ‘yaşamı ve dünyayı insan aklının ve iradesinin yönetmesi’ ile, ‘yaşamı ve dünyayı insanı kul sayan doğadışı güçlerin yönetmesi’ arasında yaşanmaktadır.
Elbette bu çatışmaya küresel kapitalizmin ‘para ve mal hedefi’ ile ‘insan ve emek’ arasındaki çelişkinin de eklendiğini bilmek gerekiyor.
Cumhuriyet gazetesi bu çatışmanın elbette doğru tarafında olacaktır.
İnsandan yana, emekten yana, akıldan yana, özgür iradeden yana, toplumu daha uygar kılacak bir yaşama ulaştırmanın şaşmaz savunucusu olacaktır.
Güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem. Laik eğitim. Bağımsız adalet. Adil gelir dağılımı. Üretime dayalı ekonomi.
Geleceğin uygar ülkesi için devam...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları