Soma’dan 3. havalimanına: 19. yüzyıldayız...

18 Eylül 2018 Salı

İstanbul’un kuzey ormanlarına kıyarak başlayan 3. havalimanı inşaatında, işçilerin insanlık dışı çalışma koşullarına hayır deme cesaretini göstermesi başta iktidar çevreleri olmak üzere pek çok kesimi şaşırttı.
İnsanlar iş bulduklarına şükredip ölüm pahasına çalışmayı kabul etmek varken neden buna itiraz ediyorlar.
Olacak şey değil!
Bunun ardında ya bir terör örgütü var ya da bir provokasyon tezgâhlandı!
Hak aramak o kadar yabancı bir kavram ki...
İşte Türkiye’nin geldiği nokta bu.
Hayat pahalı, can ucuz...

***

3. havalimanında sürekli iş kazalarının yaşandığı ancak bunun kamuoyundan saklandığı görgü tanıklarının da ifade ettiği bir gerçek. Buna ilişkin haberler aklımıza ister istemez 13 Mayıs 2014’te Soma’da yaşanan, 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan faciayı getirdi.
Bu iş cinayetinde yaşamını yitirenlerden Ergül Sidal’ın babası Durmuş Sidal ile cenaze töreni sonrası Kınık’ta tanışmıştım.
Baba Sidal, oğlunun çalıştığı maden-den emekli oldu. 1983-1996 yılları arasında yeraltında ter döktü. Daha sonra yerüstüne geçti, emekli oldu. Yerine oğlu işe başladı. Baba Sidal, oğlunun ölümün-den sonra madene gitti, ocaklardaki duruma baktı. Gözlerine inanamadı. O anı şöyle anlatıyor:
“Bizim zamanımızda parola şuydu;
‘önce emniyetini al, sonra üretime geç.’
Şimdi iş değişmiş, ne olursa olsun, daha çok üret. İş emniyeti bizde o kadar önemliydi ki, müfettişler geldiklerinde ilk buna bakarlardı. 13 yıl yeraltında çalıştım, bir tek ölümlü kaza olmadı. Soma’da son yıllarda sürekli 2-3, bazen 5-6 kişinin öldüğü kazalar oluyordu. Pek duyulmuyordu. Sayı 301 olunca haber oldu...”
Yıllar içinde çalışma güvenliğinde geldiğimiz nokta bu.
Soma’da madeni işletenler o dönem 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce çok ama daha çok üretim yapmak zorundaydılar. Yaz ortası bile daha çok kömür dağıtmak gerekiyordu!

***

3. havalimanında da işin özü aynı; ne olursa olsun 29 Ekim’e yetiştirilsin.
Kaldı ki, önceki yıllarda da gerek iş güvenliği gerekse çalışma koşulları bakımından ciddi sorunlar vardı.
İşçilerin istemlerine bakınca insan ister istemez soruyor:
Hangi yüzyıldayız?
İşçiler diyor ki:
Çalışma saatleri düzenli olsun...
İş cinayetleri önlensin...
Altı aydır ödenmeyen maaşlar verilsin...
Elden ödeme olmasın...
Yatakhanelerde tahtakurusu sorunu çözülsün...
Banyo ve tuvaletler temiz olsun...
Bu tablo bırakın 20’nci yüzyılı, 18, 19’uncu yüzyılın tablosudur...
O yıllarda Avrupa’da, Amerika’da özellikle maden işçilerinin ortalama 35 yaşında ölmesi doğal sayılıyordu. Bir maden işçisinin yeraltında ortalama 7 yıl çalıştıktan sonra ölümcül bir meslek hastalığına yakalanması normaldi...
Çalışanlar, 20’nci yüzyılda adım adım örgütlü şekilde mücadele ederek temel haklarını aldılar.
Soma’dan 3. havalimanına, çalışma hayatı açısından geldiğimiz nokta kölelik dönemini anımsatan bir vahşiliktir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları