Yanlış ata oynamak

05 Ekim 2018 Cuma

Ahmet Altan... Mehmet Altan... Nazlı Ilıcak...
Bu üç ismi sevmeyebilirsiniz. Gazeteci kimliklerini kullanarak yüklendikleri misyon sonucu ülkenin kaderinde oynadıkları rol üzerinden politik ya da etik olarak onları lanetleyebilirsiniz.

Kirli ilişkilere girdiklerini düşünebilirsiniz.
Ülkenin bu hale gelmesinde büyük sorumlulukları olduğunu söyleyebilirsiniz.
Tercihlerini sorgulayabilirsiniz.
Gazetecilik adına utanç verici işlere imza attıklarını örnekleyebilirsiniz.
Bu üç ismi bir arada ya da ayrı ayrı kendi meşrebinizce gönlünüzün karanlıklarında manen cezalandırabilirsiniz.
Ama bunu sadece siz... bir birey olarak yapabilirsiniz.
Kendi müebbet hislerinizde, koyun onları dilediğiniz yere.
Ama aynısını şu anki iktidar yaparsa, iş değişir.
Şu gerçekliği önce bir yere not etmek gerekir.
Bu üç gazetecinin de 2013 sonrası sadece yanlış ata oynadılar diye boyunları giyotinde.
O yüzden bu onanan müebbet cezası, artık kimsenin, ne onların ne sizin, hiçbir şekilde güvende olmadığının en net işareti.
Bu ülke birçok zor zamandan geçti. Hukuk birçok kez çeşitli iktidarların hizmetine girdi. Ama fıtratı gereği asla bugün olduğu kadar tek bir güç tarafından sınırsızca ele geçirilemedi.
Askeri mahkemelerde yapılan hukuk dışı yargılamalar, yurtdışına kaçmak zorunda kalanlar, işkence görenler, gözaltında kayıplar...
Düne kadar hepsinin hesabını sorabileceğiniz, kaydını tutabileceğiniz ve bedelini ödetebileceğiniz bir hukukun, öyle ya da böyle, varlığına inancınız sürüyordu.
Artık sürmesin.
Bir zamanlar aynı dili konuştuğu...
Aynı hayalleri kurduğu...
Aynı hedeflere kilitlendiği...
Aynı sakıncalı dostlukların meyvelerini yediği gazetecileri;
İşin rengi değişince düşman belleyen ve ibret-i âlem için tek tek toplayıp hapishane vitrinine koyan...
Sonra da onları şaibeli hukukunun oyuncağı yapıp en ağır cezalarla lanetleyen bir iktidarın pençesindesiniz.
İstinaf mahkemesinin Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a verilen müebbet hapis cezasını onaması tüyler ürpertici bir gerçekliği netleştirdi.
Kindar bir hukuk devletiniz var.
Ve bu kindar hukuk devleti hiçbir engel tanımadan bildiğini okumaya devam ediyor.
Devleti de ele geçirmeye çalışan bu iktidar bu üç gazetecinin ilişki içinde olduğunu iddia ettiği terör örgütünün kanatlarıyla yükseldi.
Ve yükseldiği yerde, o yüksekliğin verdiği kudretle o kanatları kesmeye ant içti.
Nicedir bu andın icraatlarını izliyorsunuz.
Ve hukukun iktidarın elinde oyuncak olmasının acısını çekiyorsunuz.
15 Temmuz’da tutuklanan, olan bitenden habersiz gencecik askerlerden...
Bir KHK ile işten atılan akademisyenlere kadar hayatı karartılan onca insanın başına gelenin hesabını soramıyorsunuz.
Cumartesi Anneleri’ne yapılan saldırıların karşısında duramıyorsunuz.
Af yasası karmaşasında kimlerin serbest kalacağını, onlardan boşalan yerlerin kimlerle doldurulacağını açık açık tartışamıyorsunuz.
Hatırlar mısınız, bir zamanlar aklına ve cesaretine hayran olduğunuz mizah dergileriniz vardı. Böyle zamanlarda hepsi hesapsızca cesur kapaklar yaparlardı. Artık hiçbiri yok. Herkes korkuyor ve adımını dikkatli atıyor.
Siz de korkuyorsunuz.
Dünkü dostlarına bunu yapan... bize neler yapar” diye düşünüyorsunuz.
O yüzden içinizde Altan kardeşlerin ve Ilıcak’ın çarptırıldığı cezaya “Oh” diyenler varsa...
O “Oh” sesini hemen silsin bünyesinden
Yerine mümkünse bir “Ah” koysun.
Ya da sonsuza kadar sussun.
Öylesi daha güvenli ve daha korkunç. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları