Öner Yağcı

Dilin öğretmeniyle başlamak

06 Ekim 2018 Cumartesi

Göğüne Sığmayan Bulut’ta bir köy çocuğunun ülkemizin kültür, sanat, dil, edebiyat, iletişim, Türkçe sevdasının bir büyük ustası olmasının öyküsünü okuduk. Bu sevdanın armağanı bir ömürden onlarca kitabın serüvenini de öğrendik elbette. Dil ve dil devrimiyle ilgili kitaplarının yanı sıra Erdemin Başı Dil, Dilin Öte Yakası, Sözcüklerin Vicdanı, İnsan Yüreğine Yolculuk gibi edebiyatın derinliklerinden damıttığı bilgeliklerini sunan Emin Özdemir, O İyi Kitaplar Olmasaydı adlı yapıtıyla da yaşamımıza geniş ufuklar açmayı sürdürmüştü.
Adnan Binyazar’ın, “Yazının balarısı/ Sesi ırmak, sözü derya/ Dili yalın/ Düşüncesi aydınlık!..” dizeleriyle tanımladığı Emin Özdemir, “insanı insana taşımayı”, insana kitapları taşımayı var oluşunun nedeni sayan bir aydındı.
1 Eylül 2017’de aramızdan ayrılan Emin Özdemir’in ölüm yıldönümünde çıkan bir kitapla eylülün hüznünü hem çoğalttım hem savuşturdum. Hatice Aydoğdu’nun Emin Özdemir Güncesi/ Hayat: Açık Bir Yara adıyla sunduğu ve bir dil, yazı, edebiyat ustasının ömrünün son dönemindeki adını koyamadığı ama dertleşme, sohbet, sorgulama, anlatı, günce, son sözler, yeni bir başlangıç, belki de bunların hepsi dediği bir metin bu kitap.
Onun yakalandığı “kötücül” hastalığın son üç ayını, kendi ölümünü yazdığı kitabı sunarken Aydoğdu, “Geçip gitmekte olduğu dünyaya veda ederken, bu evrenden koparken gerçekliğin şiddeti karşısında yine sözcüklere sığındı… Tanrısı olan sözcüklere… Kendi gerçekliğini öyküleştirdi, kurmacaya dönüştürdü” diyor.
Bir yıl önce rahatsızlığına ölümle eşanlamlı bir sözcük olan tanı konur. Beyninde bir deprem hisseder. Yapmayı planladığı, hayal ettiği çok işler vardır. Müthiş bir öfke duyar hayata. Hastalığı ve ölümü kabullenmeye başlar. İç dünyasına yolculuk yapar, kendini yoğun olarak sorgular, derinliğine tanır. “İnsanın en güç yanı” der buna. Ölümü “bilgece” karşılamak gerektiğine karar verir. Sonra çağrışımlarını kitaplarla, türkülerle, şiirlerle, filmlerle sözcüklere aktarır.
“Hayat yaşanırken anlamına varmalı” diye düşünür. Yaşamın anlamını vermeleri iletisini bırakır torunlarına; paranın, pulun, servetin önemsizliğini. Geceleri, bir insanın anavatanı dediği çocukluğunu düşünür. Köy öğretmenliğini, acı çekenleri, hiç tanımadığı İlhan’ı düşünür, Muzaffer İlhan Erdost’un Mamak Cezaevi’nde öldürülen kardeşini. “Onun için ağladığımı söyleyin Erdost’a” der… Gezi’nin Berkin Elvan’ı da onu çok yaralamıştır. “Acı çekenler toplumuyuz” der.
Acı çekmektedir ama ruhsal, içsel bir acı… Kendisine yapılan haksızlıkları, pişmanlıklarını düşünür, “Öğrencilerimle bireysel olarak daha çok ilgilenebilirdim” der. Burada haksızlık eder kendine, yalnızca benim yaşamıma kattıkları bile tek başına abikardeş ilişkisi gibi derinlikliydi çünkü.
“Bir insan başkaldırmasını bilmiyorsa insan değildir” diyerek anlatmaya başladığı, kendisine ve halkına acı çektirenleri Yaşar Kemal, Gülten Akın, Nâzım Hikmet, Pablo Neruda, Fuentes, Galeano, Mann gibi yazarların ve şairlerin yargılayacağı Yargılama Düşleri’nin kurgusu bile son günlerinde “yazı yazmayı” özleyen Emin Özdemir’in ölüm güncesini başyapıt kılıyor.
50 yıl oluyor. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde biz öğrencilerine, “Cumhuriyet okumak sorumluluktur” demişti. Cumhuriyet yazarı olmak hem onur hem sorumluluk verir insana, okuru olmak da… “Damarı damara bağlayan” dilin, kitabın, edebiyatın sevdalısı Emin Özdemir’le merhaba Cumhuriyet, merhaba Cumhuriyet okurları…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları