Cumhuriyet geleceğe koşarken...

07 Ekim 2018 Pazar

Bugün Cumhuriyet gazetesinde yaşanan temel değişikliğin birinci aydönümü. Bir yanıyla bir gün gibi geçiveren bir yanıyla her günü aya bedel yoğun bir zaman dilimi...
Bu ilk dilimi ana hatlarıyla bilmek okurun da hakkı.
Okurdan başlayalım... Sık andığımız, erken kaybının acısını yaşadığımız Deniz Som’un yaktığı meşale ile 1990’ların başında başlayan cumhuriyet okurları (CUMOK) yapılanması önemli bir güçtü. Son yıllarda bu bağın büyük ölçüde koparılmış olmasına üzüldük. Yeniden kuracağız...
Cumhuriyet, ağırlıklı olarak büyük kentlerde satan, ancak gazete diliyle söylemek gerekirse, Yurt Haberler Servisi güçlü, Anadolu bağları sağlam bir gazeteydi. Buradaki zayıflama da hüzün verici; bunu da aşacağız.
Günlük çalışmanın yoğun olduğu bölümlerin tümünde gazetenin evlatlarının yönetime gelmesi tüm eksikliklerin giderilmesinde en önemli avantaj.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde 1990’lı yıllarda yapılan bir araştırmaya göre, ikinci sayfasındaki Olaylar ve Görüşler sütunlarından değişik konulardaki dizi-araştırma yazılarına kadar Cumhuriyet’in etrafındaki yazar sayısı üç bini buluyor.
Bu yazar gücünü sayfa olanakları çerçevesine yeniden kullanmaya başladık. Ne büyük zenginlik.

***

Cumhuriyet Vakfı Başkanımız Alev Coşkun ve Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya’nın hafta içinde Ankara’ya gelişiyle birlikte genel durumu bütün arkadaşlar yüksek sesle düşünmeler yaparak değerlendirdik. Gazeteyi sözümona “dar Kemalizm”den kurtarmaya soyunanların Cumhuriyet’i maddi-manevi her bakımdan sığlığa sürüklediği görülüyor. Bunun gazete sayfalarına yansıyan yanı okurun da dikkatinde. Maddi yanını paylaşmak yönetici arkadaşlarımızın takdirinde.
Bu sütun hiçbir zaman karamsarlık, umutsuzluk yayma sütunu olmadı. Cumhuriyet bu dönemin güçlüklerini de güçlenerek aşacak. Bunun için gazetenin yazarından yöneticisine, yayın yönetmeninden muhabirine tüm çalışanlarının iradesi var. Bu irade okurla ve Cumhuriyet’e gönül verenlerle birleşince neler başarılmaz.
Anadolu diliyle söylemek gerekirse tulumbaya can suyunu döktükten sonra okurları, Cumhuriyet sevenlerini heyecanlandıracak büyük hedeflere yöneleceğiz. Ekim ayı can suyunu sağlayıp dökmekle geçecek. Sonrasında Cumhuriyet’i bir yayın grubu haline getirmeye kadar varan zorlu ve onurlu bir uğraş var.

***

21 Ekim 1999’da alçakça bir saldırıyla aramızdan koparılan, yazarımız, 1978-79 Ecevit hükümetinin Kültür Bakanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı pek çok yazısında, konuşmasında şu vurguyu yapardı:
“Atatürkçülük sadece geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin kuruculuğudur.”
Cumhuriyet sayfalarının bu haftadan başlayarak bir zenginliği de Bilim ve Teknoloji’ye yeniden kavuşması. Bu sayfalar dergi boyunda iken her hafta Atatürk’ün, “Ben hiçbir dogma, kalıplaşmış fikir bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Beni takip etmek isteyenler aklın ve bilimin yolundan yürürse manevi mirasçım olurlar” sözünü yayımlardı. Bizim Atatürkçülükten anladığımız budur.
Atatürk, Nutuk’ta telgrafçılardan çok söz eder. Zira çağın en ileri iletişim aracı oydu. Atatürkçülük bugün de çağın en ileri iletişim araçlarına sahip olup bunu halkın her bakımdan ilerlemesi için kullanmaktır.
Cumhuriyet bu yolda sağlam adımlarla yürümeye kararlıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları