Zafer Arapkirli

Sağlıktan tasarruf olmaz

12 Ekim 2018 Cuma

“İtibardan tasarruf olmaz” demişti ya biri… Dünyanın en acımasız, en ahlaksız laflarından biridir. Hele ki geçim sıkıntısı içinde inim inim inleyen, yoksulluk hatta açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalan on milyonlarca insanın bulunduğu bir ülkede edilmişse.
Hele ki bu yılışık lafı edenlerin, on milyonların ödediği vergilerle alınmış yüz binlerce Avro’luk arabaların konforlu deri koltuklarında safa sürdüklerini biliyorsanız, iyice iğreniyor insan.
Ve bu lafları edenler, bir yandan yıllarca insanları “Eğitim ve sağlıkta reform yaptık. Çağ atlattık” yutturmacası ile uyuturken, bugünkü halimiz karşısında neler düşünüyorlar merak ediyorum. Okul kapılarında velilere el avuç açan; kâğıt, kalem, deterjan, tuvalet kâğıdı, süpürge, topluiğne vs. dilenen bir Devlet’in içine düşürüldüğü hali buraya yazarken bile utançtan ben onların yerine öleceğim neredeyse.
Haber bültenlerinde bir Devlet Üniversite hastanesi başhekiminin meslektaşlarına “Hayati olmayan ameliyatları yapmayın. Malzeme alacak para yok. Yaparsanız suçlu durumuna düşebilirsiniz” uyarısını duyuyoruz bu ülkede. “Sağlıkta Dönüşüm” yalanı ile milleti, yandaş taşeronların “Hasta (yani müşteri) garantili sözleşmelerle” kucağına atanların yatacak yeri olup olmadığını merak ediyoruz bu ülkede. Evine peynir-zeytin alırken kıvrım kıvrım kıvranan bir emeklinin, zaten üç kuruşluk maaşından kesilen ilaç paralarını lüks araç filolarına aktaran cibilliyetsizlik karşısında hayrete düşüyor insan bu ülkede.
“İtibardan tasarruf olmaz”mış!..
Dragon Fruit Smoothie’den vazgeçmem diyorsun yani? Ama ben vergilerimle çalışan hastaneye getirdiğim yakınımı (belki de ödenek yokluğundan ameliyat edilmediği için) cenaze olarak geri alma pahasına, senin bu zevku safa düzenineses etmeyeceğim? Öyle mi? “Asıl, sağlıktan, candan tasarruf olmaz” diyemeyeceğim… Öyle mi?

Kaşıkçı olayı
Suudi gazetecinin esrarengiz biçimde kayboluşunun (kaybedilişinin) üzerinden 10 gün geçti. Herkes bir tür Sherlock Holmes ya da James Bond -Jason Bourne öyküsü tadında konuşmaya çok meraklı olayı. Bence bundan daha ziyade, işin siyasi yönüne, Washington-Riyad-Ankara üçgenindeki ilişkileri kapsayan yönüne eğilmeli. Olayın bu bağlamdaki anlam ve önemine odaklanmalıyız. Niye yaptılar? Yani, kaçırma (paketleme) yok etme ya da öldürme işine niye kalkışıldı? Bunun, üç ülkenin birbirleri ile ilişkilerine etkisi ne olabilir, diye de analiz etmeye başlasak?
Bir başka sıkıntılı nokta da şu bence: Bir rejimin, kendisi aleyhine faaliyet gösterdiği (yazdığı-çizdiği-konuştuğute-maslarda bulunduğu) için kendi vatandaşı birini “dışarıdan paketleyip getirme, hatta gerekirse ortadan kaldırma” hakkını kendinde görmesi meselesini bir kez daha tartışmaya açacak bu olay karşısında, kimin (dün ve bugün) ne dediğine nasıl kınadığına ya da desteklediğine iyi bakmak gerektiğine inanıyorum. Ve tabii, Arap meslektaşımız Cemal Kaşıkçı’nın sağ olduğu olasılığı için dua ediyorum.


Haber alma hakkı
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir yerlere gidip gelirken uçakta yaptığı açıklamaları, Cumhuriyet, BirGün, Sözcü, Evrensel, Milli Gazete, Yeniçağ vb. gibi gazetelerin okurları neden 24 saat sonra öğrenmeye mahkûm? Bu sizi rahatsız etmiyor mu hiç? Yani, bir ülkenin tüm vatandaşlarını temsil ediyor olması gereken ve maaşını bu ülke vatandaşlarının tümünün vergilerinden alan kamu görevlisi (makamı ne olursa olsun), vatandaşların sadece belli bir kesiminin okuduğu gazete veya izlediği TV’lere bilgi veriyor. Bu gazeteciler de, sadece istedikleri kadarını ve (muhtemelen kendilerine verilen izin - bulunulan talep doğrultusunda) istedikleri kadar bir kısmını paylaşıyorlar kamuoyu ile. Diğer bir kısım medya ve okurları-izleyicileri de, bu bilgileri ötekilerden öğrenip ancak 24 saat sonra okuruna aktarabiliyor.
Bunun, en temel haklarımızdan biri olan bilgi alma, haber alma ve verebilme özgürlüğünün ağır ve kabul edilemez bir ihlali olduğunun farkında değil misiniz?
Unutma: Özgürlükten de tasarruf olmaz.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları