Dünya kazan Kaşıkçı kepçe...

18 Ekim 2018 Perşembe

Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’na 2 Ekim’de giren, çıktığı görülmeyen Cemal Kaşıkçı’nın durumu, dar kapsamda üç ülke arasında bir şeytan üçgenine dönüştü:
Suudi Arabistan-Amerika-Türkiye.
Suudi Arabistan, Kaşıkçı’nın ülkesi.
Amerika, merkez üssü.
Türkiye, kaybolduğu yer.
Bu üçgene “dar” dedik, zira Kaşıkçı’nın Afganistan’dan İngiltere’ye kadar geniş bir coğrafyada ayak izi, mikrofon sesi var.
Önce Cemal Kaşıkçı’nın baba tarafından Kayseri kökenli olduğunu, dedesi Muhammed Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’da saray doktorluğu yaptığını vurgulayalım. Ünlü milyarder Adnan Kaşıkçı’nın da yeğeni.
Türkiye ile bağı da sadece yeni bir evlilik yapmak istediği nişanlısı Hatice Cengiz’in Türk olmasıyla sanırlı değil.

***

Kaşıkçı’nın terör örgütü el-Kaide’nin kurucusu Usame bin Ladin’le diyaloğunun olduğu, 11 Eylül saldırılarının içinde yer alanlarla tanış olduğu, bilinen gerçekler.
Kaşıkçı’yı sadece “muhalif bir gazeteci” kimliğiyle değerlendirmek olanaksız. Çeyrek asır boyunca Suudi gizli servisinin başında görev yapan, ABD ve İngiltere büyükelçiliklerinde bulunan anne tarafı Türk kökenli olan Prens Turki’nin danışmanlığını yürüttü. Devamında Washington Post yazarlığına giden yol da buradan geçti. Suudi Arabistan gizli servisi ile bağlantılı olup Washington Post’ta yazmak CIA caddesinden geçer.
Kaşıkçı, 2011’de tüm bölgeyi sarsan Arap Baharı sürecinde Suudi Sarayı ile örtüşmeyen bakış açıları ortaya koymuştu. Bu açı farkı 2018’e kadar devam etti. Kaşıkçı, bu baharla birlikte Suudi Arabistan’ın “eskisi gibi” yönetilemeyeceğini düşünenlerdendi.
Kaşıkçı, bu yaklaşımda yalnız değildi. Ülkenin içinde de kaynama vardı.
Aynı kaynama saraya doğal olarak “taht oyunları” şeklinde yansıyordu.
Suudi Arabistan’ı yöneten sülale içindeki koalisyondan yakın gelecekte kimin öne çıkacağı da şu aşamada belirsiz. İç kaynamanın iç kanamaya dönüşüp dönüşmeyeceğini bile konuşuluyor.

***

İşte bütün bu ikilemlerin ortasında Kaşıkçı, İstanbul Konsolosluğu’na girdi ve çıkamadı.
Yukarıda aktardığımız parçalar birleştiğinde ortaya net bir fotoğraf çıkmıyor. Bu aşamada şu saptama yapılabilir:
Bir ülkede rejim kapalı hale geldikçe, işler kirlenir.
Suudi Arabistan’da bunun sonuçlarını görüyoruz.
Bir yerden patlamazsa başka yerden fışkırıyor. Böylesi işler öksürük gibidir, uzun süre içinizde tutamazsınız.
Konuyu daha ilgi çekici hale getiren ise ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun olayın kapatılamaz ya da inandırıcı bir kulp takılamaz hale gelmesinden sonra Riyad ve Ankara’ya gelmesi.
Arap ülkelerinin biraz daha aydınlık bir sürece girmesi için Kaşıkçı soruşturmasının sonunda şöyle bir cümle kurmak durumunda kalmamayı diliyoruz:
Sarayın kestiği kellenin hesabı sorulmaz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları