Feyzi Açıkalın

Ara Güler’i layklayanlardan mısınız?

19 Ekim 2018 Cuma

Twitter’a bayılıyorum. Sitedeki çok zeki genç insanların, “Şu 40 yaş üstündekiler taymlayndan bi defolup gitse ya!” kovmalarına rağmen kalıp, mazoşist bir beğeniyle onları izliyorum.

Ara Güler’in kaybını yine o mecradan öğrendim. İlerleyen saatlerdeki kapışmayı da(!) yine çok sevdiğim bir genç kadının, “Sanatçı hakkında söylenen olumlu ve olumsuz her yorumu beğeniyorum. Amma orta yolcuymuşum” iletisiyle fark ettim.

(O her ne kadar bu tanımı kabul etmediyse de) sanatçının özellikle son yıllarındaki siyasi iktidarla yakınlaşmasını eleştirenlerle, onu savunanlar arasındaki atışmaların anahtar sözcüklerini hemen çıkardım. Bunlar: “Nefret”, “kötülük”, “öfke” ve “aşağılama” idi.

Ara Güler giderayak yine büyük bir şaka yapmış, Twitter camiasını ikiye bölmüştü. Daha önemlisi, arada da bırakmıştı. Hem lehte hem de aleyhte atılan tweetleri “layklayanlar” azımsanmayacak çokluktaydılar.

Demokrat olmalarına karşın, ancak keskin olmayarak edindikleri pozisyonları koruyacağına inananlar, sanatçının önemli bir fotoğrafçı olduğunu ama son yıllarındaki eleştirilen iktidar yancılığının onun değerini azaltmadığını söylemekteydiler.

Nefretten başlarsak; nefret bu topraklardan hiç eksik olmamıştı. İşin iyisi, ayrık otu gibi kendiliğinden çıkmıyor, zaman zaman onu sulayıp bakanlarca yeşertiliyordu. Nefretin değirmenine su taşımanın da tarihsel bir hesap vericiliği olmalıydı. Baskıcı dönemi meşrulaştırmak da suç değil miydi?

Ara Güler’in sanatını değil ama son yıllardaki eylemlerini eleştirenler “kötü ruhlu” olmakla suçlandı. Yaşadığımız zaman diliminin “sahipli tanımı” olan kötülük, kılıktan kılığa dolaşırken en son gelip Ara Güler karşıtlarına dayanmıştı.

Sanatçının sola ait bir insan olduğu için, aydınlara uygulanan yanlış öfkenin kurbanı olmaması gerektiğini söyleyenler vardı. Hatta, Güler’i bile kendisinden saymayan sol’un, AKP’ye oy veren kitleyi nasıl ikna edeceğini sorgulayanlar oldu.

Yanıt hemen geldi. Ara Güler’in kendisini sol’da sayıp saymadığı bile belli değildi. Hangi ölçekte üzülüp, kimin nasıl anılacağı insanlara dikte ettirilmemeliydi. İkna işine gelince; Twitter kullanıcıları mesajlarının toplumun büyük çoğunluğuna ulaşmadığını bilmeyecek kadar aptal değildiler. Düşünceyi diri tutan sanal liderlikler olarak inandıklarını sonuna kadar savunmalıydılar.

Şu an yaşanılan ve şikayetçi olunan sisteme katkı yapan herkes gibi Ara Güler’e de, bunca değerlerine rağmen saygı gösterilmemeli diyenler çok sert eleştirildi. Daha orta yolcular ya da kafası karışıklar ise tartışmanın anlamsızlığına dikkat çekti. Onlara göre zaman ve tarih kimin haklı olduğunu ortaya çıkaracaktı.

Ara Güler’i anlatan iki tarafın birbirlerine sövmelerinin anlaşılamadığının söylenmesi biraz ironik kaçtı. Kendini eleştirenlere “Has…tirsin” rahatlığıyla yanıt verebilen birisinin, arkasından gelen sövmelere de söyleyecek, en azından, “Kasımpaşa’ya kadar!” yollu sözü mutlaka olurdu. O zaman atış serbestti.

En güzel sözü de en son duydum. “Faşizm dönemi bitmiş de sanki hesaplaşıyormuşuz gibi” yazdı birisi. Doğruydu; sanki çok normal bir demokraside yaşıyormuşçasına naif tartışmalar yaşanmaktaydı. Tartışmalar bile dönemi meşru kılmıyor muydu?

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları