Yasak ve ceza çözüm değil

19 Ekim 2018 Cuma

Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Yasalarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi, TBMM’den geçti.
Şimdi moda her şeyin bir arada düzenlendiği torba yasalar olduğundan trafik ile ilgili yeni uygulamalar da yeni bir mini torba yasa içinde kanunlaştı.
Mini torba yasa içinde geçirilen düzenlemelerin, son yıllarda terör ile birlikte en önde gelen ölüm nedenlerinden biri olan ve ülkemizin en büyük sorunları sıralamasında başlarda yer alan trafik konusunda da, alışılagelmiş yasakçı ve cezacı zihniyetin dışında yeni önlemler içermediğini görüyoruz.
Büyük sorunlar karşısında hep, “sallandıracaksın üç beş kişiyi, gör bak bir daha olur mu?” düşüncesini benimseyen halkımız da, son zamanlarda trafik cezalarının TL’nin değer kaybı da göz önünde bulundurulunca artık caydırıcı olmadığını düşünmekte, trafik cezalarının arttırılmasını istemekteydi ki, yeni yasa işte bu isteme yanıt getirmektedir.
Hemen belirtelim ki cezaları arttırmaktan başka elle tutulur hiçbir önlem getirmeyen yeni yasa dertlere derman olacak nitelikte değildir.

***

Dilediği yere gönlünün istediğince park etmeyi temel hak ve özgürlükler skalasının en üstünde kutsal bir hak olarak gören bir toplumda bu davranış biçimi değişmediği sürece kentlerimizin merkezleri keyfi park yoluyla geçit vermez olmaya devam edecektir.
Karayollarında büyük kazalara neden olan, ihlallerin, ehliyet – ruhsat ve alkol kontrolü ile sınırlı kalan, hareket halinde kontrolü içeren denetlemeler olmadan azaltılması söz konusu olamaz.
Trafik cezalarının yüksekliği, diğer alanlardaki cezalarda da olduğu gibi kendi başlarına caydırıcı değildir. Esas önemli olan, kuralların çiğnenmesi halinde bu yaptırımların mutlaka uygulanacağının bilinmesidir. Oysa bizdeki kâğıt üzerinde kalan yaptırımlar yaşama yansımamakta, ihlaller, hareket halinde denetlemenin yokluğu veya güçlüğü yüzünden karşılıksız kalmaktadır.
Buna rağmen yine de cezaların arttırılması, geniş kesimlerce bir umar olarak algılanmaktadır.
Yasak ve ceza her alanda toplumsal sorunların çözümü olarak görülmektedir. Ekonomik krizde de durum farklı değil.
Ahbap sohbetlerinde, yandaş basında, sosyal medyada gördüklerimizin ortaya koyduğu gerçek şudur: Toplumun önemli bir kesiminde hâkim olan düşünceye göre, krizin sorumlusu, mallara ve hizmetlere keyfi olarak zam yapan fırsatçılardır.
Ekmek söz konusu olduğunda fırsatçı fırıncıdır.
Bakliyatın fırsatçısı bakkal, etin fırsatçısı kasap, meyve sebzenin fırsatçısı manav ya da pazardaki satıcıdır. Böylelikle, krizin kurbanları boş yere birbirlerine düşmekte, esas nedenler bir yana bırakılarak hayali düşmanlara saldırılmaktadır.
Bu zihniyet ekonomik kriz ortamında bir an yeni narh uygulamalarına yok açayazdı. Hâlâ da bu tehlike geçmiş değil.
Osmanlı döneminde bu zihniyetin ürünü olan narh uygulaması trajikomik sonuçlar vermişti. Bir zamanlar, Saray, İstanbul’un et ihtiyacını karşılamak üzere, önde gelen zenginleri et teminiyle görevlendirirdi.

***

Eti temin etmekle görevli olanlar yükümlülüklerini yerine getirirken, yönetimin tayin edeceği narha uymak zorundaydılar.Yönetimin saptadığı narh da artan maliyetleri karşılayamaz olunca, et teminiyle mükellef olanlar perişan olur, ellerinde avuçlarındakini de yitirirlerdi. Bir adamı et eminliğiyle görevlendirmek, onun ocağına incir ağacı dikme anlamını taşırdı adeta.
Bu örneklere karşın yasakçı ve cezacı zihniyet ülkemizde her zaman sorunlara çözüm olarak algılanmıştır.
Trafikte cezaları arttıran yasa yürürlüğe girdi. Bakın bakalım, trafikte herhangi bir düzelme, kazalarda herhangi bir azalma olacak mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları