Kendi rızamızla bir kaos yaratalım!

21 Ekim 2018 Pazar

Zaman su gibi akıyor ve biz gene bir seçime yaklaşıyoruz. Gene hep birlikte yenilgisi kesin bir zaman parçası bize doğru geliyor. Bir iktidar düşünün, seçim yaklaşırken Güneydoğu illerinde, ilçelerinde ve köylerinde 259 muhtarı işten el çektiriyor ve yerine kayyım atıyor. Ve biz yerel seçimin eşiğindeyiz.
Doğrusu ben artık bu oyunun bitmesini istiyorum, bir yurttaş olarak, bir anne olarak, bir yazar olarak. Ama nafile bir istek, çünkü seçilmiş 259 muhtarın haberi bile hiçbir ses getirmiyor. Arkadaşlar bu ne? İktidar açıkça şöyle diyor: “Seçim bizim için bir ortaoyunudur, işimize yaramayanı anında uzaklaştırırız!”
Kentlerde muhtarlara işimiz çok az düşer. Ama ülkemizin Güneydoğu’sunda muhtarlar köyün, mahallenin bilir kişisi gibidirler. İhtiyar heyetiyle birlikte, bozulan yolun, akmayan çeşmenin, hastalanan çocukların, evde doğum yapması sakıncalı kadınların koruyucu meleğidirler.
İşsiz gençlerin, yeri geldiğinde çeşitli nedenlerle kavuşamayan gençlerin ana-babası olurlar. Tarla ve su kavgalarının arabulucusudurlar. Mahalleye ya da köye gelen öğretmenin ev sahibidirler.
Şimdi mahallelinin ve köyün hiç tanımadığı biri kayyım olarak oralara atanıyor. Arkadaş bu nasıl bir cüret, kimselerin tanımadığı ve de oy vermediği birilerini oralara muhtar atıyorsunuz? Köylerde, ilçe mahallelerinde insanlar kime oy verdiklerini iyi bilirler. Çünkü oy verdikleri kahvelerde, çeşitli olaylarda sınadıkları, inandıkları biridir. Seçilenle seçen en çok buralarda bir aradadır. Muhtar dediğin mahal-le bakkalından alışveriş eder, cenazesi olana ilk taziyeye giden odur. Şimdi kimselerin tanımadığı ve seçmediği bir adam bir taziyeye gittiğinde acaba bu gökten düşen muhtara insanlar ne diyecektir? Atanan kayyım insanların elini sıkarken nasıl bir duygu içinde olacaktır? Hiç düşündünüz mü?
Her şeyiyle anladık ki, Güneydoğu ve Doğu ille-rinde 6 milyon oy alan HDP’nin kökünü kurutmak istiyorsunuz. Bu mümkün mü? Bu boşuna bir çaba, insanlar artık korku sınırını aştılar, bunun farkında değil misiniz?
Eğer demokrasi adında bir ortaoyunu oynanacaksa, benim bir oyun yazarı olarak bazı önerilerim olacak. Öncelikle, kendimizi kandırmayıp bu seçimleri büyük bir çoğunlukla boykot edebiliriz. Bu ülkede her şey oldu, bu da olabilir. Nüfusun yüzde ellisinin seçim sandığına gitmediği bir yerde, kaos olur, zaten kaos içindeyiz hiç olmazsa kendi rızamızla bir kaosa sürüklenelim. Bakalım neler olacak? Çünkü her türlü erkin tek başına ülkeyi yönettiği bir zamanda kaos önemlidir, yeni yollar bulmak için önemlidir, iktidar için de önemlidir, çünkü artık ülke yönetilemiyor. Yeni bir papaz bulunması çok zaman alır.
“Seçimleri boykot etmeyelim” diyorsunuz, o zaman ne öneriyorsunuz? Her şey eski tas eski hamam olacak. Merkezi yönetimin bu kadar bastırdığı bir ülkede ne yazık ki, belediye başkanları ve yöneticileri elleri kolları bağlı birer göstermelik kurum olacaklardır, şimdi olduğu gibi ve daha fazlası.
Size bazı örnekler vermek istiyorum, ben bir üniversite hocasıyım, çocuklarımı severim ama gördüğüm o ki, Kurtuluş Savaşı bile bilinmiyor. Geçmişe ait hiçbir şeyden haberleri yok. Grev nedir bilmeyen bir genç nesil yetişmiş. Belki gönüllü seçtiğimiz kaos bize yeniden ülkemizin tarihini, coğrafyasını, değerlerini hatırlatır. “Orda uzakta bir köy var, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” sözlerini terk edip “gitmeliyiz, bilmeliyiz” sözlerine geçebiliriz. Bize havai fişeklerin patladığı bir kaos gerekli, bize kendimizi hatırlatan!
Not: Usta fotoğrafçı Ara Güler öldü. Bugün onun hakkında yazmayı düşünüyordum ama gazetemizin yazarı Mine Söğüt, Ara Güler için öyle güzel bir yazı yazmış ki ne ilave edeceğimi bilemedim. Ama büyük ustayı saygıyla selamlıyorum, bana doksanlı yıllarda yaptığım “Kadınlarımız” adlı seri yazı için fotoğraflarını hiç gocunmadan vermişti. Şimdi teşekkür zamanı. Sağ ol Ara Güler, bize bu ülkeyi tanıttığın için, uzun ömrünü bu topraklara adadığın için!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları