Hepsi de Süper Lig’den çok Şampiyonlar Ligi’nin umudu olan, bugünler için umut bağlanan 5 kritik eksik… Bunun gölgesinde çıkıyor Galatasaray sahaya. Her ne kadar maç öncesi Fatih Terim, ‘Takım adeta sakatlar ordusu. Ama sakatlar ordusu dediğimiz ordunun başında bir kumandan varsa, geriye cephane kalıyor. 50 bin de cephane varsa fazla üstünde durmamak lazım’ diyerek hem taraftarı hem de takımı motive etmeye çalışsa da, sahaya dizilen ilk 11 gayet ‘temkinli’ başlıyor oyuna. Maç boyunca da tedbiri elinden bırakmıyor. Bu maçta hedefin önce gol yememek, sonra en azından bir puan almak, en son olarak da, o da olabiliyorsa gol atmak olduğu, uzun zaman sonra üçüncü bir kişiyle takviye edilen orta sahadan da anlaşılıyor. Hal böyle olunca, Galatasaray’ın topu ayağında tutmaya çalıştığı ama maceraya kalkışmadığı tutuk bir oyun izliyoruz. Tempo var ama bu, Galatasaray’dan çok vitesi ayarlayan Schalke’nin oyunu hızlandırma ya da yavaşlatmasına bağlı olarak gelişiyor.
Galatasaray’ın bu oyununa karşılık, Schalke, disiplinli, terbiyeli ve hedefe kitlenmiş durumda. Gol yollarında baskıcı ve yıpratıcı değil ama oldukça kararlı ve ısrarlı. Nitekim, birinin penaltı olması olası, dört tane net pozisyonları var, ki üçü için, tüm Galatasaray’a gönül verenler Muslera’ya tekrar tekrar teşekkür etmeli. Bir teşekkür de genç oyuncu Ozan’a gitmeli. Buna karşılık Galatasaray’ınsa hatrı sayılır bir tek pozisyonu var. Schalke, baskıyı, yavaş yavaş sıktığı bir mengene gibi oyunun sonlarına, Galatasaray’ın yorulmaya başladığı 60 ve sonrasına saklıyor. Tüm eksiklere rağmen, zorlu rakibinden bir puanı alıyor.