Altın yıllardan teneke yıllara…

28 Ekim 2018 Pazar

Nusaybin’den trene binmişlerdi, Hassa’ya gidiyorlardı. Görevleri, yol boyu durumunu, kaçakçılık olaylarını, altın trafiğini incelemek ve Ankara’ya bildirmekti.
Lokomotifin arkasındaki boş furgona kalın bir şilte serilmişti. İki görevli bu şilte üstünde, açık kapılardan dışarıyı seyrederek konuşuyorlardı. Katar, bir yük katarıydı. Yaşlı, yorgun ve küçük lokomotife pek çok furgon takılıydı.
Tren, yıpranmış takırtılı raylar üzerinde ağır yükünü güçlükle sürüklemeye çalışıyordu.
Biri Maliye, diğeri Gümrük müfettişi iki gençtiler. Üç gün, üç gece sürecekti yolculukları. Gümrük müfettişi Mehmet Ali, buralardan daha önce geçmişti. Yoldaşı maliyeci Orhan’a: “Ceylanpınar’a yaklaşırken sınıra dikkatle bak” dedi. “Suriye tarafı kupkurudur. Değil insan, bir tek dam bile göremezsin. Oysa bizim taraf yemyeşil. Uçsuz bucaksız yeşil…”
Zirai kombina, tam da bu demekti. Devletin boş, kullanılmayan topraklar, Hazine arazileri üzerine kurduğu yeşil cennetler.
Karar, 1923’teki İzmir İktisat Kongresi’nde alınmıştı. Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüydü. Atatürk, “Kılıç kullanan kol yorulur, saban kullanan kol her gün kuvvetlenir” diyordu.

***

O günlerin dar kaynaklı Türkiye’sinde 14 adet dev çiftlik kuruldu. Araştırma istasyonları, tarım sanayii ve hayvancılık sektöründe yetişen genç üretici kuşak ve kendilerini tarımın gelişmesine adayan, kombinaları, çiftlikleri organize ederek sorunlara çözüm üreten isimler: Şevket Arı, Menteş Songül…
Yüzyıllar boyu işlenmemiş, boş bırakılmış topraklar, çorak stepler, çöl karakterli arazi Cumhuriyet döneminde üretime açıldı, canlandı. Bir şair: “İşsizliğe, yalnızlığa, kızgın güneşli ve boş nefesli bozkırlığa son verilirken; insan azmi dünkü çöplükleri bir cennet gibi yeşilliğe dönüştürürken, doğa haykırıyor… Haykırıyor” diyordu.
Osmanlı döneminde yöneticiler Anadolu’da çay üretilmesi için girişimde bulunmuşlardı. İlk deneme 1888 yılında Bursa’da yapıldı. Fakat ne Bursa’daki dikim ne de sonraki birkaç deneme sonuç verince, vazgeçildi.
1924’te ilk kez Rize’de, Kafkaslar’dan tohum getirilerek çay fidesi ekimine girişildi ve iyi sonuç alındı. Bu çalışmalarda bütün gücünü bu konuya adamış bir kişinin çabası vardır:
Muğlalı bir aileden gelen ve yükseköğrenimini Halkalı Ziraat Yüksek Okulu’nda yapan Zihni Derin bey, 1920’lerde Milli Mücadele’ye katılmış, İktisat Vekâleti’nde tarım işleri genel müdürü olmuş, 1923 yılında Rize’de çay üretimini incelemekle görevlendirilmişti.

***

Önce 15 dönümlük bir parsele fidanlar dikildi. İyi sonuç alınınca ekim alanı büyütüldü. 1937’de Gürcistan’dan getirilen tohumlarla büyük ölçekte çay dikim ve üretimine girişildi.
1939’da dikim alanı 1550 dönüme, üretim 11 tona yükseldi.
1940’ta Çay Kanunu yürürlüğe girdi. 1942’de dikim alanı 1824 dönüme, 1946’da üretim 20 tona yükseldi. O tarihe kadar toplanan çay yaprakları atölyelerde kurutulurken, 1947’de ilk fabrika kuruldu.
Osmanlı döneminde çay Uzakdoğu’dan getirilirken, Türkiye Cumhuriyeti çay ihracatçısı oldu.
Bizim müfettişler yük vagonunun furgonunda, o gün Ceylanpınar Ovası’nın yeşillikleri içinden geçerken gördüler ki, bu büyük kombina kurulunca doğa coşmuş ve üretmeye başlamıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında sınırda bekleyen orduya yiyecek, Türk insanına moral sağlamıştı.
Küreselleşme rüzgârlarının fırtına gibi estiği bugünkü dünyada yaşayan kuşakların anlamakta güçlük çekeceği şey budur işte: Sosyal devlet…*
CAHİT KAYRA

*Alıntı: Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü 1. Cilt, 1923-1950 Devletçilik Altın Yıllar/Tarihçi Kitabevi, 4. Baskı 2018  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024
Kibir ve kir 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları