Cem Karaca, Şivan Perwer ve Rüzgârgülü Liberaller

20 Kasım 2013 Çarşamba

Kürt ozanı Şivan Perwer 37 yıl aradan sonra yurt topraklarına ayak basmasını Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında filizlenen, kucaklaşma noktasına gelen dostluğa borçludur.
Bir siyasal sürgünün onca yıldan sonra özlemini çektiği yurduna, topraklarına dönmesi kişinin siyasal-ideolojik yaklaşımlarından bağımsız, salt bir insan olarak “iyi” karşılanması gereken bir durumdur.
Şivan Perwer’in hafta sonunu törensel karşılamalar, konuşmalar, ziyaretlerle geçirdiği Diyarbakır’daki görüntüleri izlerken belleğimde geçmiş yıllarda Özal iktidarıyla başlayan sürgün dönüşleri canlandı.
O yıllarda bu sürgün dönüşlerinde üzerinde en çok konuşulan, tartışılan Cem Karaca’nın dönüşüydü. Cem Karaca, 1980 yılı Mart ayında plağa okuduğu “1 Mayıs” marşı nedeniyle sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmaya başlamıştı. Bir dizi konser için yurtdışındaydı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında yurda çağrıldı. Bu çağrıya uymadığı için 6 Ocak 1983’te Yılmaz Güney ile aynı gün vatandaşlıktan çıkarıldı.
Cem arkadaşımdı. Yurt ve anne özlemini ne derin duyduğunun yakın tanıklarından biriyim. Yurtdışındayken ölen, tiyatro sanatçısı olan babası Mehmet Karaca’nın cenazesine katılamamıştı. Yine ünlü bir tiyatro sanatçısı olan annesi Toto Karaca hastaydı, korkuyordu.
1985 yılında bir arkadaşı aracılığıyla Başbakan Turgut Özal ile görüşerek, ülkeye geri dönme isteğini bildirdi ve Münih’e gelen Özal ile konuştu. Özal’ın olumlu yanıt vermesi ile yasal işlemler başlatıldı. Yılsonunda vatandaşlıktan çıkarılmasına sebep olan davadan beraat etti. 1987’de de hakkında verilen gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. 29 Haziran 1987’de Cem Karaca, Türkiye’ye döndü
Türkiye’ye döneceğini Almanya’nın Marl kentinde o yılın başında yapılan, sürgünlüğünün 17’nci yılını yaşayan benim de katıldığım bir “sürgünler toplantısında” gerekçeleri ile birlikte açıklamıştı. İnsani olarak anlaşılabilir gerekçelerdi. Türkiye’ye döndü. Gülhane Parkı’nda bir konser sırasında kendisini dinlemeye gelen, yurda dönüşünü borçlu olduğu Özal’ın eşi Semra Özal’ın elini öptü; bunun üzerine kıyamet koptu.
Artık ne dönekliği, ne devrime ihaneti, ne de karaktersizliği kalmıştı. Sol çevrelerden protestolar yükseliyordu. Bildiriler yayımlanıyor, imzalar toplanıyor, yerden yere vuruluyordu.
O zamanlar o bildirileri yayımlayan, Cem’i döneklikle, hainlikle, omurgasızlıkla suçlayan “solcuların” önemli bir bölümü aradan geçen yıllar içinde hidayete erip “liberal” oldu. Liberalleştikçe de AKP iktidarına yaklaştılar, kapılandılar. Şimdi bu “rüzgârgülleri” Şivan Perwer yurduna dönebildi diye sevinç çığlıkları atıyorlar, iktidara övgüler düzüyorlar.
Herhalde Cem Karaca’nın mezarında kemikleri sızlıyordur, “benim günahım neydi” diye.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları